Ünlü Rus kozmonot Titov, uzaydan dönmüş. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Birinci Sekreteri Nikita Kruşçev, kendisiyle özel olarak görüşmüş. Görüşmede Kruşçev; “Söyle bakalım yoldaş Titov, oralarda bir kimseyi gördün mü?” diye sormuş.
Titov; “Evet efendim orada Tanrı’yı gerçekten gördüm.”
Kruşçev; “Bunu zaten biliyorum ama politikamız gereği bunu kimseye söyleme.”
Sonraki günlerden bir gün, Rus Ortadoks kilisesi başpapazı, Titov ile görüşmek istemiş. Titov, Başpapaz ile görüşmeye gittiğinde, o da “Oralarda kimseyi gördün mü?” diye sormuş. Titov, Kruşçev’in talimatına sadık kalarak; “Hayır orada kimseler yoktu,” demiş.
Başpapaz; “Onu zaten biliyorum fakat politikamız gereği bunu kimseye söyleme.”
Ateist olan Birinci Sekreter, tanrının yokluğundan, ülkenin en büyük din adamı Başpapaz ise varlığından şüphe ediyor!
Kelime anlamıyla, inanç; bir düşünceye çok sağlam biçimde içten, gönülden, bağlı bulunma, güvenle doğru sayma.
Görüldüğü gibi inanç doğruluğu kanıtlanmış bir şey değil. Bir düşünceye bağlı olma hali, bir gönül işi. Bu yüzden hiçbir şüphe duymadan saf bir inanç pek mümkün görünmüyor. Her inançta içten içe küçük de olsa bir şüphe vardır.
Şüphe; insanın can evine yerleşmiş, uyuyan bir kurtçuk gibidir. İnançlı şüpheye düşmedikçe bundan haberdar bile olmaz. Ancak zerre kadar şüpheye düştüğünde kurtçuk can evini kemirmeye başlar. Kemirmeyi fark eden kişi, kurtçuğun kendini yiyip bitireceğini korkusuyla paniğe kapılır. Yok oluyorum paniği ile dehşete düşen kişi, bu dayanılmaz ıstırabı ne pahasına olursa olsun, bir an önce savuşturmak ister. Bunun için tecrübesine uygun bir çareye başvurur.
Her an dehşete düşme tehdidi ile yaşamak azap vericidir. Bu azaptan kurtulmanın yolu, şüpheyi azaltmak hatta mümkünse yok etmektir. Bunun için insanın yapabileceği tek şey, inancı perçinlemektir. İnanç gönül işidir. Duygu merkezi olan gönlün en iyi besini destektir. Destek gönlü ısıtır, coşturur. İşte bu yüzden inancını perçinlemek isteyenler destek ararlar. Kendi inancında olanların çokluğu ölçüsünde destek hissederler.
Gönül odaklı insanlar olduğu kadar, akıl odaklı insanlar vardır. Bunlar her düşüncede kanıt ararlar. Kanıtlanmamış düşüncelere itibar etmezler. Gönül odaklı insanlar gönlüne, akıl odaklı olanlar aklına bakarlar. Bu farkın yalnızca bir tercih olduğunu unutmayanlar, diğerini anlayışla karşılar ve saygı duyarlar.