Bir işçi patronuna gidip, “Sizden bir isteğim var. Bir ay sonraki Pazar günü, arabanızı bir günlüğüne bana verebilir misiniz?” demiş.
Patron; “Tabii neden olmasın. O tarihe araba sana neden lazım?”
İşçi; “Efendim o gün düğünüm var.”
Patron; “Harika! Kim bu şanslı kız?”
İşçi; “Henüz o belli değil. Ben önce araba işini halletmek istedim”
Hikayedeki işçinin önemli şey dururken, önemsiz şeyle uğraşması komik görünüyor.
Peki, insanlar genel olarak, önemli şeylerle mi, önemsiz eylerle mi uğraşıyor?
Bugün insanların en önemli gördüğü şey; güçlü olmak, hükmetmek. Daha doğrusu adam yerine konmak! İnsanların en büyük yarasının bu olması gerçekten çok acı ama geçek bu. Kendinin başkalarının gözünde nasıl göründüğünü çok önemli buluyor. Nerdeyse tüm enerjisini buna harcıyor. Bu duruma hikayedeki işçinin durumundan çok mu farklı?
Toplumsal kültür gereği bazı aileler çocuklara sıkı terbiye vermek istiyor. Bu amaçla çocuk şımarmasın diye, özelikle sevgi göstermiyor. Hatta daha ileri gidip çocuğu adam yerine koymuyor. Böyle yetişen çocuklar, yaşamları boyunca bunun acısını çekiyor. Minnacık bir ilgiye muhtaç oluyorlar. Böyle insanların tek derdi bu ıstırabı dindirmek oluyor.
Bu ıstırabı bir nebze dindirebilmek için adeta aferin delisi oluyorlar. Bir damla ilgi çekebilmek için çok zor şartlarda yetiştiğini, kurban olduğunu anlatıyorlar. Dinleyen ilgi gösterirse, onu bir öğün katık ediyor. Tabii bir öğün sonra ıstırabı yeniden başlıyor.
‘Elden gelen öğün olmaz, olsa da vaktinde gelmez’ diyenler, çare arıyorlar. Çare arayanlar, ben şimdi ne yapabilirime bakıyorlar. Bu safhaya gelmek, sorumluluğu üstüne almaktır. Sevgi açlığını gidermek için başkalarına avuç açmak yerine, sevmeyi öğrenmeye meyletmektir. Önemsizle uğraşmayı bırakıp, önemliye adım atmaktır.
Bugün bu işe başlayanlar, yarınlarının tohumunu ekerler. Önce sevginin önündeki engelleri ararlar. Aradıklarında, toplumsal kültürün etkisini fark ederler. Bu etkiden kurtulmaya çalışırlar. Sonra kendini sevmeyle başlarlar. Daha sonrasını Mevlana söylemiş: “Sevgi ve merhamet insanın içinde nehirdir. Ne kadar güçlü akarsa içinde kötülük tutunamaz.”