Küçük bir kasabada demircilik yapan adam, bir arkadaşıyla dertleşiyormuş. Hoş beşten sonra Demirci; “Biliyor musun, annem benim dişçi olmamı, babam demirci olmamı istemiş. Babam, annemin ısrarlarını dinlemeyip beni demirci olmaya zorlamış. İyi ki babam beni demirci olmaya zorlamış, yoksa aç kalacakmışım.”
Arkadaşı; “Bunu nereden anladın?
Demirci; “Ben bu dükkanda otuz senedir demircilik yapıyorum. Birçok demircilik işi yaptım, geçimimi temin ettim. Daha ben dişimi çektireceğim diyen bir Allah’ın kulu gelmedi.”
Demircinin mantığına göre, babası onu büyük bir engelden kurtarmış!
Bu mantık gerçekte olmayan, olmayacak olan şeyi bile engel görüyor. ‘Hayatımız engellerle dolu’ diyenlerin mantığı da benzerdir. Çünkü tüm engeller o kişinin mantığının ürünüdür.
Evet, tüm engeller kişinin bakış açısının ürünüdür. Neden derseniz; engel dediğiniz her şey, umulmadık bir şeyle karşılaşmaktır. Durum böyleyse, hayat benim umduğum gibi aksın demiş oluyorsunuz. Kişiye iyi niyetli ve masum görünen bu talep, her şey benim bakış açıma uygun olsun demektir.
Her insanın aldığı kültür farklı, yaşadığı tecrübeler farklıdır. Ali’yi Ali yapan değerler ile Fatma’yı Fatma yapan değerler çok farklıdır. Sen bana uy demek, seni sen yapan değerlerden vazgeç, yani kendinden vazgeç demek değil midir? Bu bakış açısına göre, karşısındaki sana uymazsa engel teşkil etmiş olacaktır. Hiçbir insan kendinden vazgeçemez. O zaman bu engel nasıl aşılacak? Tek çaresi o kişiyi olduğu gibi kabul etmektir.
‘Hayat benim istediğim gibi aksın’ diyenler, kabul edemezler. Sonra o kişiye, sen engel çıkarıyorsun derler. Her sıkıntıda suçu başkalarına atacak bir bahane bulurlar. Akıllı uslu bir bahane bulamayanlar için, kadrolu günah keçisi, şeytan hazırda beklemektedir.
Kendi sorumluğundan kaçmak isteyenler, kendini aklama derdine düşerler. Aciz oldukları gerçeğini, şikayet ederek gizlemeye çalışırlar. Mağdur edebiyatı yaparlar, döndüre döndüre kurban olduklarını anlatırlar. Bunlar sadece züğürt tesellisidir.
Karşılaştıkları engeli aşmaya azmedenler; çare, çözüm ararlar. Arayanlar ilk önce kendini, sonra başkalarını anlamaya çalışırlar. Anlayış derinleştikçe, insanları da, olan biteni de kabullenmek kolaylaşacaktır.