Bir adam sevgilisini her gün iş çıkışında alıyor, evine bırakıyormuş. Evle iş arası epeyce uzak olmasına rağmen eve yürüyerek gidiyorlarmış. Böylece birlikte hava kararıncaya kadar vakit geçiriyorlarmış. Samimiyetleri ilerleyince adam, sevgilisinden bir öpücük istemiş. Sevgilisi razı olmuş ama kız adamdan yirmi santim kadar uzunmuş. Adamın sevgilisine yetişmek için ayağının altına sandalye benzeri şey gerekiyormuş. Etrafı kollayan adam, terk edilmiş bir demirci görmüş. Sevgilisini oraya götürmüş, örsün üzerine çıkarak sevgilisini öpmüş.
Yeniden yola koyulmuşlar. Çok geçmeden adam yeniden öpücük istemiş. Sevgilisi, “Bugünlük bu kadar yeter,” demiş. Biraz daha gitmişler adam yeniden, “Ne olur bir kerecik daha öpeyim,” demiş. Sevgilisi, “Israr etme! Ben bugünlük bu kadar yeter demedim mi?” diye çıkışmış. Bunun üzerine adam, “İyi ama öpücük yoksa benim bu lanet olasıca örsü taşımamın ne faydası var ki!” diye sitem etmiş.
İstediğini almanın bir bedeli var. İnsanlar istedikleri ile ödeyeceği bedeli kıyaslıyor, buna değer bulursa, yoluna devam ediyor.
Hem ödenen bedel hem de istenilen şey göreceli olduğu için bunun bir değer zamanı, bir de değmez zamanı oluyor. Örneğin hikayedeki genç adam, bir öpücük için örsü yanında taşımaya değer buluyor. Bu genç adam biraz olgunlaştığında, bugün yaptığı şey, gözüne komik görünecektir. Bilindiği gibi buna deneyim, deneyimlerin çoğalmasına da tecrübe diyorlar.
İnsanların en büyük istediği para ve güç elde etmek. Bu çok anlaşılabilir bir şey. Çünkü canını korumak, geçimini sağlamak, mümkünse bunu garanti etmek için para ve güce ihtiyaç var. İnsanlar bu amaçla yola çıkıyorlar ama bir süre sonra bunu yaşam tarzı haline getiriyorlar.
Kazanma hırsını yaşam tarzı haline getirenlerin nerdeyse binde biri filan tatmine ulaşıyor. Kahir ekseriyette tatmin bir yana, aksine iştahları daha da artıyor. Böyle bir yola girmiş olan kişi, artık her şeye, ‘Ben bundan ne kazanırım,’ diye bakıyor. Bu bakış açısı ile kazançlar katlanıyor ama kalpler nasırlaşıyor.
‘Para ve güçle, elde edilemeyecek hiçbir şey yoktur,’ düsturu ile büyüyen insanlar, gönüllerinin sesini unutuyorlar. Gönüller o kazancı pek talep etmiyor. Para ve güçle gönlünü hoş edemeyen insanlar sanki biraz daha kazanırsam o zaman olacak sanıyor.
Kazanç yolu, gönül yoluna, sevgi yoluna ne yazık ki çıkmıyor. Bu yolun kuralları ayrı. Sevgi kendiliğinden olur ve hesabı kitabı yoktur.