Bir adam arkadaşları ile sirke gitmiş. Çeşitli gösterilerden sonra, beş aslan ve aslan terbiyecisi kadın, sahneye çıkmışlar. Kadın aslanlardan birine bir emir veriyor, aslan da emri derhal yerine getiriyormuş. Sıra final gösterisine gelmiş.
Finalde, aslan terbiyecisi kadın, dilinin üzerine bir şeker koymuş. Elindeki asa ile bir işaret verince, aslanlardan biri gelip onun dilinin üzerindeki şekeri dişleri ile almış. Bunun üzerine alkış kıyamet sirk yıkılıyorken, bu adam hiç tepki vermemiş. Arkadaşları, ‘Sen bu final gösterisinden etkilenmedin mi?’ diye sormuşlar. Adam, kayıtsız bir şekilde, “Ne var bunda, bunu herkes yapabilir,” demiş. Bir arkadaşı, küçümser bir şekilde, “Mesela sen yapabilir misin?” diye sormuş. Adam, “Ne var bunda aslan gitti kadının dilindeki şekeri aldı. Bir aslanın yapabildiği şeyi, bir insan kolayca yapabilir,” demiş.
Hikayedeki adam, aslanlara hükmeden dururken, aslanın becerisini önemli buluyor! Belki asıl niyeti aslan terbiyecisinin önemini gözden kaçırmak!
Kendini önemli göstermek isteyen kurnazlar, başkalarının yaptıklarını küçümserken, kendi yaptıklarını yüceltirler. Bu kurnazlığı yapanların asıl amacı, hak ettiğinden fazlasını almaktır. Ancak günümüz kurnazlar sorası olduğu için, buradan pay almak pek de kolay değildir.
‘Ben önemliyim,’ diyenler, kendini esas alırlar ve diğerlerini araç olarak görürler. Bir insanı araç olarak görmek, kullanıp atılacak bir nesne haline getirmektir. Zaten birçok insan böyle gördüğü için, diğer insanı kullanabildiği kadar kullanıyor, kullanamaz olunca ilişkiyi bitiriyorlar.
Birbirini kullanmaya dayalı ilişkilerde, iki taraf birbirini kullanışlı bulursa; alan memnun, satan memnun oluyor. Taraflar haksızlığa uğradığını düşünürlerse, dur durak bilmeyen bir mücadele başlıyor. Bu mücadelede; küçük kurnaz, büyük kurnaza, güçsüz, güçlüye yem oluyor. Bu tür ilişkilerde ne yapılırsa yapılsın, gün geliyor kişi kullanıldığını, su istimale uğradığını anlıyor ve hüsran kaçınılmaz oluyor.
Koşullu sevilen insanlar, sevgi açlığı çekiyorlar. Bu açlığı gidermek için ‘ben önemliyim,’ rolünü oynuyorlar. Böylece sevgi varsayabileceği bazı kazanımlar elde ediyorlar. Ancak bu kazanımlar gerçek sevgi olmadığı için, sevgi açlığı doyuma ulaşamıyor.
İnsan ilişkileri hesapsız olsa nasıl olur? Kişi kendini değil de karşıdakini önemli görse, kendini değil de onu amaç görse nasıl olur? Onu sevmek için hiçbir koşul öne sürmese, evladını sever gibi sevse nasıl olur? ‘Hadi canım, böyle şey mi olur! Bu olsa olsa efsanelerde olur’ diyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü buna gerçek sevgi deniyor.