Zamanın zengini özel bir olayı kutlamak için bir davet vermiş. Davete ülkenin tüm ileri gelenlerinin yanı sıra kralında gelecek olması zengin adamı çok sevindirmiş. Davetin muhteşem olması, en ufak bir aksaklığın yaşanmaması için tüm tedbirler alınmış.
Davetliler yemek masasına oturmuş, herkesin keyfi yerindeyken yemek servisi başlamış. Efendisine servis yapan köle, elindeki yemek tabağını düşürmüş ve adamın ayağı yanmış. Davetliler ev sahibinin yüzündeki öfkeyi görünce; ‘Bu kölenin artık yaşama şansı yok,’ diye düşünmüşler. Köle başına gelecekleri bildiğinden kendini kurtarmak için, o ülkenin kutsal metninde geçen bir sözü söylemenin tam sırası deyip; “Öfkesine hakim olan cennete gider,” demiş.
Bu sözleri duyan efendi, öfkeden gözleri çakmak çakmak çakmasına rağmen, vaziyeti kurtarmak için; “Ben öfkeli değilim,” demiş. Böyle söyleyince misafirler onu alkışlamış, hatta kral onu övmüş. Zengin adamın öfkesi gurura dönüşmüş. Şimdi kendisiyle gurur duyuyormuş. Efendisinin durumunu fark eden köle, kutsal metne devam etmiş; “Cennet affedenlerindir.” Zengin adam, “Seni affediyorum,” demiş ve bu fırsatı kullanıp, kendini dindar gibi gösterecek şeyler söylemiş. Ev sahibinin yaptıkları misafirleri etkilemiş, ‘Biz bu adamı böyle bilmezdik ama galiba yanılmışız,’ diye düşünmeye başlamışlar.
Efendisinin, misafirler üzerindeki yarattığı etkiden çok hoşnut olduğunu gören köle; kutsal metne devam etmiş; “Çünkü tanrı merhametli olanları sever.” Misafirlerini etkilemekten çok memnun olan adam, kölenin bu sözü üzerine, “Haydi git! Seni özgür bırakıyorum, artık benim kölem değilsin,” demiş.
Kralın dostu olacak kadar zengin ve kudretli adam, kölesinin övgüsüyle gaza geliyor!
Toplum kendine benzemeyenlerden, aykırı olanlardan hoşlanmaz. Hoşlanmadıklarına haddini bildirir, gerekirse canına okur. Bu yüzden topluma aykırı olanın güvenliği tehlikededir. Övgü toplumun onayı anlamına geldiği için, övülen kişi, toplumdan kabul gördüğünü düşünür ve kendini güvende hisseder.
Tehlikeden kaçınmak uğruna, toplumun beklediği gibi olmak isteyenler, kendinden vazgeçmek zorundadır. Kendinden vazgeçmek istemeyenlerden yeterince güçlü olanlar kimseden çekinmeden kendi hayatını yaşıyor. Bazıları kitabına uydurup her türlü herzeyi yiyor ama toplumun beklediği gibi görünüyor. Bazıları özel zamanlarını bildiği gibi yaşıyor, orta yerde topluma uyuyor. Çoğunluk ise kendinden vazgeçiyor.
Kendinden vazgeçenler, başkalarının gözünde nasıl gözüktüğünü esas alırlar. Özellikle bu insanlar için övgü, hayat kurtaran serum gibidir. Bu yüzden bu insanlar çabuk gaza gelirler. Küçük bir övgü ile, yapmayacakları şey yoktur.