Japonya’da yüksek ağaçlara tırmanmayı öğreten bir hoca varmış. Hoca geçkin yaşına rağmen öğrenci kabul ediyormuş. Bir gün bir öğrenci gelmiş. Birlikte çok yüksek bir ağacın başına gelmişler. Hoca öğrenciye ağaca nasıl tırmanılacağını en yükseğine nasıl çakılacağını kendisi bizzat göstermiş. Sonra öğrenciye; ‘Sıra sende hadi bakalım,’ demiş.
Öğrenci ağaca çıkmış, yukarılara doğru tırmanmaya başlamış, hoca sakince hiç oralı olmadan ağacın altında beklemiş. Öğrenci ağacın en tepesine varmış ve geri dönmeye başlamış. Gelmiş gelmiş yere beş altı metre kalınca, hoca birden heyecanla, “Aman dikkatli ol,” demiş. Öğrenci hocanın heyecanını anlayamamış ama dediği gibi dikkatli olmuş ve yavaşça aşağıya inmiş.
Aşağıya inince; “Hocam ağacın en tepesine varırken bana dikkatli ol demediğiniz halde, yere kısa mesafe kala neden böyle dediğinizi anlayamadım,” demiş. Hoca; “Bir insan tehlikedeyken zaten dikkatlidir, uyanıktır, onu uyarmaya gerek yoktur. Tehlikenin geçtiğini düşündüğün anda dikkatin dağılır, işte o zaman asıl tehlike başlar. Dikkatinin dağıldığını fark edince seni uyardım,” demiş.
Hoca, talebesine; ‘risk devam ediyor, uyanık olmalısın,’ diyor.
Risk varken uyanık olmak zorundayız. Risk altında yaşamak, her zaman tetikte olmak tedirgin edici olduğundan insan her şeyden önce güven talep eder. Büyük bir çoğunluk, elinden gelse tüm riskleri ortadan kaldırıp, yan gelip yatmak ister.
Güvende olma isteği masumdur ancak yaşam doğası gereği güvenli değildir. Bu gerçek bilinmesine rağmen yine de insanlar güven inşa etmeye devam ederler.
Risklerden kaçınarak yaşamak belki nispeten güvenlidir ama acaba coşkulu mudur?
Hayat akıyor ve her an her şey değişiyor. Hayatın bir anı bile güvenli değil. Kimse ne kadar ömrü kaldığını bilemiyor. Her gün vücudumuzdaki hücrelerden ölenlerin yerine yenileri doğuyor. Bedenimiz dünkü beden değil. Düşüncelerimiz değişiyor, bugünkü dostlar yarın düşman olabiliyor, doğru dediğimiz yanlışa dönebiliyor, önemli dediğimiz önemsizleşebiliyor.
Güvende olmak amacıyla, hayatın akışını kontrol etme gayreti beyhudedir. Hayatın kontrol edilemeyeceğini anlayanlar, riskten kaçılamayacağını görerek yan gelip yatmak yerine, uyanık kalmayı tercih ederler. Bu uyanıklık onların olan bitenin farkına varmasını sağlar. İnsan fakına vardıkça, öğrenir, öğrendikçe özgürleşir. Özgürlük coşkuyla yaşamanın anahtarıdır.