Hindistan’da bir bilge, bir köye konuşma yapmaya gitmiş. Köyün en zengin ve itibarlı kişisi, konuşmayı en önden hemen bilgenin önünde dinlemeye başlamış. Bilge konuşmasına başladıktan kısa bir süre sonra zengin adam uyumaya başlamış. Bu adam köye gelen başka konuşmacıları dinlerken de uyurmuş ama konuşmacılar adamın konumundan dolayı onu görmezden gelirmiş. Ancak bu bilge onlar gibi yapmamış, uyarıcı bir ses tonuyla; “Sen uyuyor musun?” demiş. Zengin adam, “Kim uyuyor. Ben konuşmayı gözlerim kapalı dinliyorum,” demiş.
Bilge konuşmasına devam etmiş, bir süre sonra aynı adam yine uyumuş. Bilge bu kez azarlarcasına; “Sen uyuyor musun?” diye sormuş. Zengin adam sinirlenmiş ve sert bir ifadeyle; “Seni can kulağı ile dinlediği görmüyor musun?” demiş.
Bilge konuşmasına tekrar devam etmiş ama zengin adam yine uyumuş. Bu kez bilge adam usulca, “Sen yaşıyor musun?” diye sormuş. Zengin adam, yine aynı soru soruldu sanarak hemencecik; “Hayır hayır! Kim söyledi bunu?” deyince, Bilge; “Artık kaçacak yerin kalmadı. Hata ile bile olsa şimdi doğru söyledin,” demiş.
Hikayedeki bilge, ‘uyurken yaşamazsınız,’ uyarısını yaparken, galiba uyanık olun, ayakta uyumayın demeye getiriyor. Çünkü insanlar pek çok şeyin farkına varmadan hatta bunu merak etmeden yaşıyorlar.
Toplum itaat eden bireyler yetiştirmek ister. Bunun için aile, çevre, okul, din adamları el ele verip, çocuğa itaat edecek bir zihin oluştururlar. Bu zihindeki tüm bilgiler toplum tarafından verilmiş olmasına rağmen büyük çoğunluk bunları kendi bilgileri sanır.
Bu sanıya göre yaşayanlar, ödünç aldıkları bilgilerle topluma itaat ederek yaşarlar. Böyle yaşamak, başkasının aklıyla yaşamaktır, düşünmeden yaşamaktır, özgün değildir ama güvenlidir. Güvenli diye bu yavan yaşamaya pek çok insan razı olur.
Kendi hayatını yaşamak isteyenler, öncelikle toplumun insanı ayakta uyutan bilgilerinden şüphelenmelidir. Bir kere şüphe işin içine girdimi, düşünme başlamış, kişi uykudan uyanmış olur.
Toplum geleceğini güvenceye almak için itaat eden fertler yetiştirmek zorundadır. Çünkü özgür bireylerden toplum oluşamaz. Bu yüzden her doğan bebeğin toplumsal bir varlık olması kaçınılmazdır. Sadece toplumsal varlık olmayı içine sindiremeyenler uykudan uyanmak zorundadır.