Bir köyü ziyaret eden profesörü, nehir kenarındaki bir bahçeye götürmüşler. Etrafı gezerken dolap beygirini gören hoca, bunun ne olduğunu merak etmiş. Gidip yakından bakınca; bir beygirin sürekli dönerek, bir mekanizmayı çalıştırdığını, böylece nehirden tarlaya su aktardığını görmüş.
Yanındakilere, “Bu Beygir nasıl oluyor da hiç durmadan dönüyor?” diye sormuş. Bahçe sahibi; “Efendim ona at gözlüğü takıyoruz, etrafı göremiyor. Bu yüzden sürekli kendini gözeten var sanıyor,” demiş. Hoca; “Diyelim ki hayvan durdu, bundan nasıl haberiniz oluyor?” demiş. Bahçe sahibi, “Boynunda çan var, durduğunda çan sesi kesiliyor. Biz de durduğunu anlayıp tekrar yürümesi için komut veriyoruz,” demiş.
Bunun üzerine hoca; “Peki beygir durur ve çanın çalması için kafasını sallarsa nasıl anlayacaksınız?” diye sorunca, bahçe sahibi; “Efendim beygir sizin gibi düşünürse işimiz zor. Aman siz susun belki sizi duyar da beygiri çalıştıramayız,” demiş.
Beygiri durup dinlenmeden çalıştırmak için ona at gözlüğü takmışlar.
İnsanı sömürmek isteyenler de aynısını biraz farklı biçimde yapıyorlar. Sömürülmeyi hiçbir insan kabul etmeyeceği için, tıpkı ata yapılan gibi onun gözünden bu gerçeği itina ile kaçırıyorlar. Bu yüzden duyduklarını, gördüklerini ölçüp tartmadan kabul edenlere, yani gerçeği aramayanlara; ‘Bu adam at gözlüğü takmış’ derler.
Yeryüzünde yüzyıllarca insanlar köle edilerek alenen sömürülmüş. Aleni sömürmenin mümkün olmadığı zamanlarlarda ise dolaylı sömürülmüş. Dünya var olduğundan beri her dönemde sömürü olmuştur. Sömürenler, sömürecek bir güruh yaratmanın en iyi ve en kolay yolunun, insanların düşünmesini, akıl yürütmesini engellemek olduğu görmüşler. Bunun için bu kitlenin önüne inanacakları bir şey koymuşlar. Bu şeyi görkemli törenlerle kutsal hale getirmişler. Kutsalı korumak için, her daim parlatarak, insanların korkmasını ve saygı duymasını sağlamışlar. Hakkında eleştiri yapmak yasaklanmış, yapanlar cezalandırılmış. Sonuçta insanların kayıtsız şartsız hiç şüphe etmeden inanılması sağlanmış.
Bir kutsalı olan insanlara, kutsalın tehlikede denirse, onlar bu uğurda yapılan şeyin neden yapıldığını, doğru mu yanlış mı olduğunu sorgulamazlar. Kutsalı için yaşar, hatta onun için ölürler. Bu kıvama gelen insana sömürücüler, kendi çıkarlarını, kutsalın yararına gibi gösteriliyorlar. Kendi kutsalını korumaya niyet eden bu insanlar, var gücüyle, durmadan dinlenmeden çalışıyor, gerektiğinde canını ortaya koyuyor ama aslında kimin değirmenine su taşıdıklarını göremiyorlar.
Bir insan düşünmekten, akıl yürütmekten, gerçeği aramaktan asla vazgeçmemeli. Bunlar insanı insan yapan en yüce yetiler. Tanrının sadece insana ihsan ettiği bu yetileri kullanmayanlar, kullanan avcıların avı olmaktan kurtulamazlar.