Zengin bir adamın, gözünden, kulağından ve başından şikayeti varmış. Gözleri sanki yuvasına sığamıyor gibi şiş hissediyor, kulakları çınlıyor ve başı dönüyormuş. Önce göz doktoruna gitmiş, doktor ona bir gözlük vermiş. Ancak adamın şikayeti geçmemiş. Sonra başka doktorlara gitmiş, senin sorunun dişlerinden kaynaklanıyor diye adamın dişlerini çekmişler. Bir başka doktor midesinde sorunlar tespit etmiş ilaçlar vermiş ama adamın şikayeti geçmemiş.
En son tavsiye edilen bir doktora daha gitmiş. Doktor iyice tetkik ettikten sonra; “Senin hastalığının nedeni belli değil ve bunun tedavisi de yok. Ancak kendini bunun için üzme, çünkü en fazla altı ay ömrün var,” demiş.
Zengin adam; ‘Madem altı ay ömrüm var, kalan ömrümü güzel yaşamaya bakayım,” demiş. Daha önce heves ettiği evi, arabayı almış, sonra moralini yükseltmek için bir elbise diktirmeye karar vermiş. Ülkenin en ünlü terzisine gitmiş. Terzi adamın ölçüsünü alıyor, yardımcısı da ustasının söylediği değerleri not ediyormuş. Sıra gömlek ölçüsüne gelmiş, Terzi, adamın boynunu ölçüp, , “Boyun çevresi kırk iki” demiş. Adam; bunu duyar duymaz, “Benim yaka ölçüm kırktır, ben hep bu ölçüde gömlek giyerim” diye itiraz etmiş. Terzi, “Efendim şimdi ölçtüm, sizin ölçünüz kırk iki, bundan daha dar yaka boğazınızı sıkar. O zaman gözleriniz şişmiş gibi olur, kulaklarınız çınlar ve başınız döner,”demiş.
Bunun üzerine adam terzinin tavsiyesine uymuş ve tüm şikayetleri geçtiği gibi, uzun yıllar yaşamış.
Hastayı herkes kendi açısından değerlendirmiş. Tabii ki herkes böyle yapıyor. Ancak teşhis doğru olmazsa, sorunu çözmek mümkün değildir.
Teşhisi doğru koymanın önündeki en büyük engel, olaya dar bir çerçeveden bakmaktır. Çünkü dar bir çerçeveden bakan olayın bütününü göremez. Bütünü görmeden doğru teşhis koymak imkansız gibidir.
Hayata bakış açımızda aynı bu minvaldedir. Herkesin hayat hakkında bir fikri vardır. Hayat şöyledir, böyledir diyenler, bir nevi teşhis koymuş olurlar. Hayata bakış açısını kişinin doğayı kavrama derecesi belirler. Buna göre az kavrayanların çerçevesi küçük, çok kavrayanlarınki büyük olacaktır. Hayatından memnun olmayanların, sıkıntı yaşayanların büyük olasılıkla doğayı kavrama derecesi zayıftır.
Daha fazla kavramak isteyenler, bir sıkıntı karşısında; ‘Acaba benim teşhisim yanlış olabilir mi?’ deyip, yeniden araştırmaya yönelirler. Geleneksel bilgilere göre yaşayanlar ise bir sıkıntı yaşadıklarında teşhisinden şüphe etmek yerine, başkalarını suçlarlar.