Bir kilisede, bir rahibin ‘Hakikat’ üzerine bir konuşma yapacağı duyurulmuş. Bu konuşmayı dinlemek isteyenler, kiliseyi doldurmuş. Rahip; “Konuşmama başlamadan önce size bir soru sormak istiyorum; Luka’nın, (Luka İncili) altmış dokuzuncu bölümünü okuyan var mı? Okudum diyenler lütfen ellerini kaldırsınlar,” demiş. Yaşlı bir adam dışındaki herkes elini kaldırmış. Bunun üzerine konuşmacı gülmeye başlamış ve “Dostlarım size hakikatten bahsetmeliyim. Luka’nın altmış dokuzuncu bölümü yok,” demiş ve konuşmasını sürdürmüş.
Konuşması bittikten sonra elini kaldırmayan yaşlı adamın yanına gitmiş, “Hakikat üzerine konuşma dinlemeye gelenlerden sadece siz dürüst davrandınız, kendinize karşı dürüst olduğunuzu gösterdiniz. Dinin kalıcı olmasını sizin gibi dürüst insanlar sağlayacak, size minnettarım,” demiş.
Yaşlı adam, “Bayım yanılıyorsunuz. Siz elinizi kaldırın dediğinizde, kolum ağrıdığı için kaldıramadım. Kusura bakmayın, bir dahaki sefere ben de herkes gibi elinizi kaldırın dediğinizde kaldıracağıma söz veriyorum,” demiş.
Topluma ters düşmek herkesi korkutuyor. Hikayedeki rahip, yaşlı adamın kendisine dürüst olduğunu sanıyor ama yaşlı adam; diğerlerinden aykırı bir şey yapmak istemediğini izah etmeye çalışıyor.
Topluma ters düşmekten korkmak bir dereceye kadar anlaşılabilir; ancak korku doğru bildiğinden vazgeçecek boyuta ulaşmışsa, ipin ucu kaçmıştır. Ancak gerçeği ve hakikati önemsemeyenler ipin ucunun kaçtığının farkına bile varmaz. Toplumun söylediklerini hiç kafa yormadan kabul etmek ve yapmak onların kolayına gelir. Çünkü her ne yapıyorlarsa toplum dediği gibi yapıyor olurlar. O zaman hiçbir şeyden sorumlu olmazlar. Eğer yaptıklarında bir yanlış varsa suçlusu kendisi değil, toplumdur.
Böyle düşünen insanlar kendilerine yol gösteren dahası ne yapacağını emreden lideri çok severler. Zira neyin doğru neyin yanlış olduğunu araştırmak ona zor gelmektedir. Hazır birisi doğruyu, yanlışı, ne yapacağını, ne yapmayacağını söylemektedir. Buna sadece söyleneni yapmak düşer, başka bir sorumluluğu yoktur. Bu onun çok kolayına gelmektedir.
Toplumun söylediklerini hakikatlere rağmen kabul etmek kendine dürüst davrananlara uymaz. Hakikat arayıcıları söylenenlerin doğru olup olmadığını anlama derdindedir. Bunlar duyduklarını, ölçer biçer, test ederler, doğru olmayanları kabul etmezler.