Şehrin dışında inzivada yaşayan bir derviş, bir gece şehre doğru giden dev gibi kara bir gölge görmüş. Çok korkunç görünen bu gölgeye, “Hey sen kimsin, nereye gidiyorsun?” diye sormuş. Göklerden bir ses duyulmuş, “Ben bir salgınım, şehirdeki bin kötü kişiyi öldürmeye geldim,” demiş. “Sadece kötü insanları mı?” diye sormuş, derviş. “Şehirde üç gün kalacağım ve sadece bin kötü insanı öldüreceğim,” demiş kara gölge.
Şehirde bir salgın hastalık olmuş, sadece kötü insanlar değil, iyi insanlar da ölmüş. Toplamda ölü sayısı üç bine ulaşmış. Bunu duyan Derviş, gölgenin neden doğruyu söylemediğini merak etmiş ve onu beklemiş. Gölge şehirden çıkarken, “Dur! Hani sadece bin kötü insan ölecekti? Neden bana yalan söyledin,” diye sormuş.
Kara gölge; “Ben sadece kötü bin kişiyi öldürdüm. Diğerleri korkudan öldü,” demiş.
Korku yok mu korku bize neler ediyor neler! ‘Gavuru öldüreceğine, korkut,’ diye boşuna dememişler.
Korku canlı kalmak için tedbir almamızı sağlayan duygumuzdur. Asıl görevi insanı hayatta tutmaktır. Korkuyla tüm beden alarma geçer. Sadece bu kadarı bile insanı ürpertir hatta titretir. Korkunun bu etkisi hemen kendini gösterir ve kişi korunma ihtiyacı duyar. İşte bu etkiyi bazı aileler, çocuğu hizaya sokmak için kullanırlar. Çocuğu eğitmek için ona rehberlik etmek yerine korkutmak onda derin izler bırakır.
Korku ile yetişen çocuklar, içinden geldiği bir hayat yaşayamazlar. Güçsüz görünme korkusu yüzünden üzüldüğünü, kınanma korkusu yüzünden öfkesini, ayıplanma korkusu yüzünden sevgisini gösteremezler. Bu duygularını bastırırlar, sanki hiç etkilenmemiş gibi görünmeye çalışırlar. Başkalarına öfkelenemeyen kişi, bunu yapamadığı için kendine öfkelenir. Kendine öfkelenen kişi bu acıdan kurtulmak için bunu unutmaya yarayan şeylere yönelir. Bu öfkemizi gösterelim, karşımızdakinin canına okuyalım, anlamına gelmez. Öfke karşıya yöneltilirse, zincirleme etki yaratır, taraflar zarar görür. Öfkeyi bastırmak yerine; ‘Eşeğini dövemeyen semerini döver,’ misali, onu salıvermenin bir yolu bulunmalıdır. Bastırılan duygular inansı hasta eder.
Duygularımızın hepsi insancadır. Hepsi de gereklidir, biri iyi, biri kötü değildir, bizi insan yapan yetilerimizdir. Duygularını yaşamak insanı olgunlaştırır, pişirir. Onları bastırmak insanı duyarsızlaştırır.
Korku sevgi yokluğu olarak tanımlanıyor. Korkulardan kurtulmanın tek yolu sevmeyi öğrenmek ve daha fazla sevgiyle dolmaktır.