Yaşlı adam, oğlunu ve gelinini ziyarete gitmiş. Eve varmış, oğlu ve gelini buyur etmişler, kahveler içilirken, yaşlı adam, “Sizi özledim, gideyim şunları bir ziyaret edeyim, üç kalıp döneyim, dedim,” demiş. Oğlu ve gelini de, “Çok sevindik, ” demişler.
Üç gün geçmiş, yaşlı adam gitmeye niyetli görünmüyormuş. Bir hafta, bir ay geçmiş adam hiç oralı olmuyormuş. Oğlanla gelin babalarından sıkılmaya başlamışlar. ‘Baba artık evine dön,’ demekte yakışıksız olacak diye düşünüp bir plan yapmışlar.
Koca, karısına, “Sen akşama bir çorba yap. Ben çorba çok tuzlu olmuş, diyeyim, sen de hayır az tuzlu olmuş, de. Sonra işi kavgaya dönüştürelim. En sonunda babama soralım. Eğer o az tuzlu derse, ben çılgına döneyim, sen gelinini tutuyorsun diyeyim ve onu kapı dışarı edeyim. Yok, tuzlu olmuş derse sen aynısını yap,” demiş. Plan kurulmuş. Akşam olmuş, sofraya oturmuşlar, çorba gelmiş, koca bir kaşık almış ve basmış yaygarayı. Aynısını kadın yapmış ve o da tam tersini söylemiş. Bunlar tuzluydu, tuzsuzdu derken sesleri yükselmiş, tam birbirine vuracak duruma geldiklerinde, oğul babasına dönmüş; “Baba sen ne diyorsun,” demiş.
Yaşlı adam, çorbadan bir kaşık almış, tadına bakmış ve “Bana kesinlikle uyuyor,” demiş. Bu cevap bütün planı bozmuş.
Farkında mısınız bizler her zaman taraf tutarız. Bir deve güreşinde, boğa güreşinde bile tarafsız olamayız.
Neden tarafsız olamayız?
Bir taraftan olan kişi, bir konum seçmiş olur. Bir şeyin tarafı, bir şeyin karşıtı olmak onu heyecanlandırır ve canlandırır. Artık mücadele edilecek bir mecrası vardır. Kendi tarafını güçlendirmeye, karşı tarafı zayıflatmaya can atar. Böylece bir yaşam gayesi daha bulmuş, yavan hayatı nispeten renklenmiş, oyalanacak yeni bir şeyi olmuştur.
Tarafsız kalmak hikâyedeki gibi bütün planı bozar.
Taraf olmanın tatlı heyecanı, büyük zararını gözden kaçırır. Zararı; tarafı olanın, mutlaka bir karşı tarafı olacaktır. Kişi kendi tarafıyla ne kadar özdeşleşirse o kadar fanatik olur. Fanatik olduğu ölçüde karşı tarafa bakışı sertleşir. Karşı tarafın her yaptığı kanına dokunur, her gün her gün öfkesi tazelenir ve katlanır. Durduk yere büyük bir dert sahibi olur. Sıkıntıyı büyüten asıl sebep taraf olmaktan çok, tarafıyla özdeşleşme derecesidir.
Bir de tarafsız olanı düşünün. Tarafsız kalabilen, olan biteni sadece gözler, gözlemci olarak kalır. Tarafsızlık, eylemsizliktir.