Japon Zen Ustası Bankei, haftalar süren meditasyon inzivası düzenlemiş. Bu etkinlik için ülkenin çeşitli bölgelerinden, pek çok öğrenci tapınağa gelmiş. Toplu halde meditasyonlar başlamış. Bu toplantılardan birinde, bir öğrenci hırsızlık yaparken yakalanmış. Bir kısım öğrenci durumu hocaya bildirmişler ve hırsızın kovulmasını istemişler. Usta öğrencileri dinlemiş ama hiçbir şey yapmamış.
Hırsızlık yapan öğrenci daha sonra yine aynı eylemden yakalanmış. Bunun üzerine öğrenciler büyük bir grup oluşturup toplu dilekçe hazırlamışlar. Dilekçede, ‘Eğer hırsızlık yapan öğrenci atılmazsa kendilerinin tapınağı terk edeceklerini’ bildirmişler.
Usta dilekçeyi okuduktan sonra öğrencileri toplamış. “Sizler aklı başında kardeşlerimizsiniz. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirsiniz. Sizler öğrenmek için başka yere gitmek isterseniz gidebilirsiniz. Ancak zavallı kardeşiniz neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyor. Ben öğretmezsem kim öğretecek? Hepiniz ayrılsanız bile onu burada tutacağım,” demiş. Bu sözleri hırsızlık yapan öğrenci de duymuş. Duyar duymaz gözünden yağmur gibi yaşlar akmış ve tüm çalma arzusu yok olmuş.
Ustalar, yargılamadan, kınamadan, yol gösterebiliyorlar.
Ustalar böyle yaparken, sıradan insanlar her şeyi yargılıyor. Yargılayarak, olan bitenin; iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin vb olduğuna hükmediyor. Hadi diyelim ki kendi aklınca iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı güzeli çirkini ayırt ediyor. Buna diyeceğimiz yok. Çünkü bu ayrımları yapmanın yararını ya da zararını kendisi görüyor. Bundan ders çıkarıyor veya çıkarmıyor kendi bileceği iş.
Peki, kendi gibi düşünmeyenleri, kınayanlara ne demeli?
Kendi doğrularından emin olan bir insan başkalarının neyi nasıl yaptığıyla ilgilenmez. Kendinden emin olmayanlar, el nasıl yapıyor diye bakar. Kendisi gibi yapmayanları görürse, kendi bildiklerinden şüpheye düşer. ‘Acaba benim doğru bildiklerim yanlış, iyi bildiklerim kötü, güzel bildiklerim çirkin olabilir mi?’ şüphesi, onu korkutur.
Korkan bir insanın yapacağı ilk iş ondan kurtulmak olacaktır. Sorgulayan biri, ‘Ben neden korktum,’ diyecektir. Araştırırsa ‘Galiba ben kendimden emin olmadığım için, korktum,’ diyecek ve çaresine bakacaktır. Sorgulayan değilse; kendini şüpheye düşüren kişiyi kınayarak kendine benzetmeye çalışacaktır. Asıl amacı onu değiştirmek değil, kendini şüpheden kurtarmaktır.
Kendini korkudan korumak için başkalarını kınayarak değiştirmeye çalışmak beyhude bir çaba. Zaten kınanan, kınayanın niyetini sezdiği için buna aldırmıyor. Başkasını değiştirmek isteyenler, önce usta olmalı, sonra usta gibi yol göstermeli.