‘Dünya nasıl olmalı?’ sorusunu kime sorarsak soralım, bir cevap alırız. Elbette herkes bulunduğu yerden bakarak cevap veriyor. Hemen herkesin kendince bir dünyası olduğundan bu sorunun neredeyse dünyadaki insan sayısı kadar cevabı vardır.
Herkesin bir cevabı olsa da, kuşkusuz dünya kişilerin kafasındaki gibi değil. Bundan memnun olmayanlar, ‘Dünyada bir sürü aksayan şey var; açlık, yoksulluk, savaş var. Bu böyle devam edemez,’ diyor. Hatta ‘Benim dünyayı kurtaracak harika bir formülüm var, eğer bu formül uygulansa,’ dünya cennet olur diyenler bile var.
Bu harika formüllere yakından bakıldığında, ‘İnsanların değişmesi gerektiği’ vurgusu görülecektir. Formüller özetle; dünya yanlış yapanlar yüzünden kötü durumda, bu insanları düzeltirsek, dünya düzelir demektedirler. Aslında çok mantıklıdır, hırsızlar hırsızlıktan, arsızlar arsızlıktan vazgeçse tamamdır yani.
Başkalarını değiştirerek dünyayı değiştirmeye çalışmak çok mantıklıdır ama imkansızdır. Çünkü değişmeyi isteyen değişir istemeyen öldür Allah değişmez. Zaten ötekine sorarsanız sizin değişmeniz icap eder. Ayrıca o da çok haklıdır. Zira siz onun dediği gibi biri olsanız sorun kalmayacaktır. Öyleyse kim değişmelidir? Birileri değişmeli diyenlerden güçlü olanlar, güçsüzlere kendi görüşleri kabul ettiriyorlar. Güçsüzler de bir gün hesap döner sıra bize gelir diye bekliyorlar. Böylece sonu gelmez bir mücadele sürüp gidiyor.
Başkalarını değiştirerek dünyayı değiştirmeyi planlayanlar acaba kendilerinin değişime ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar mı? Örneğin, ‘Herkes birbirini sevse dünya cennet olur,’ diyen biri sevginin ne olduğunu bildiğinden emin mi?’ Sevgiyi bilen biri herkes birbirini sevsin demez. Bunun bir temenniyle olmayacağını çok iyi bilir. İçi sevgi dolu olan biri zaten sever. Sevme desen bile sever. Bunu bilmeden herkes bir birini sevsin diyen aslında benim sevgiye ihtiyacım var başkaları beni sevsin demek istiyor. Tıpkı bunun gibi, ‘Herkes dürüst olmalı,’ diyenin, acaba kendisi ne kadar dürüst?
Günlük sıkıntılarla bunalan insanlar, bu sıkıntıdan kurtulmak amacıyla yeni bir dünya tasarlıyor. Sıkıntı içindeki birinin dünyayı sıkıntıdan kurtaracak formül öne sürmesi körün köre yol göstermesine benziyor. Onun formülü daha kendini kurtaramamış. Henüz kendisi bile olamamış, kendisi hakkında kafi derecede bilgisi olmayanlar kimselere yol gösteremezler.
Şöyle bir dünya istiyorum diyenin ilk önce kendisinin, tam tarif ettiği dünya gibi olması gerekir. İşte o zaman zaten tasarladığı dünya için bir kişi değişmiş olur. Bu az buz bir değişiklik değildir. Değişim bir yerden başlamış, diğerlerini tetikleyecek bir örnek meydana gelmiştir.