Hindistan’da antik dönemde çok güçlü ama kafası az çalışan bir kral varmış. O zaman insanlar yalın ayak yaşarmış. Sert zemin Kral’ın ayağını acıtıyormuş. Bu acıdan kurtulmak için tüm Hindistan’ın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Bu emri duyan kralın soytarısı kahkahayla gülmüş.
Kral, Soytarının gülmesine bozulmuş ve neden güldüğünü sormuş. Soytarı, “Efendim emriniz komik,” demiş. Kral öfkeyle, “Bana hemen daha iyi bir fikir söylemezsen kellen gider,” demiş. Soytarı, “Efendim bir sığır derisi ile kendi ayağınızı kaplayın,” demiş. (Bir rivayete göre ayakkabı buradan doğmuş.)
Dünyayı değiştirmeye niyet edenlerin amacı, dünyayı daha yaşanır bir hale getirmektir. Bu güzel amaç için kendi dışındakileri değiştirmeye kalkanlar, hikayedeki kral gibi komik duruma düşerler. Oysa kendini değiştiren dünyayı değiştirir.
‘Ben dünyada minik bir parçayım, minik bir parçanın değişmesi dünyayı nasıl değişecek ki!’ diyorsanız, gelin tartışalım:
Bir defa bugün dünyada kötü olan her ne varsa, birey olarak hepimizin buna katkısı var. Savaşları saldırganlıklarımızın bileşkesi oluşturur. Tıpkı bunun gibi saygısızlık, sevgisizlik, gaddarlık, bencillik, iki yüzlülük, sahtekarlık vb gibi, dünyada ne varsa hepimizde olanların bileşkesinden ibaret.
Bu durumu örneklemek gerekirse; dünya nüfusunu yüz kişi varsayalım. Bu yüz kişinin aynı anda davul çaldığını düşünelim. Bunların yarısından çoğu mevcut düzeni korumak için davul çalmak gerektiğine inanmış olduğundan, hem davulları kocaman hem de tokmağı kuvvetle vuruyor. Bazısı yine davulun çalınması gerektiğini düşünüyor ama daha ufak davula usul usul vuruyor. Bazısı acaba diyor ama yine diğerlerine uymaktan geri kalmıyor. Yüzde üçü beşi ise bunu sorguluyor. Ancak bunların tümü gürültüden şikayet ediyor. Şikayet edenlerin yüzde doksan beşi gürültüden rahatsız ama bunun davullarından çıktığının farkında bile değil.
İnsanların büyük çoğunluğu sorunun kökünü değil de belirtilerini görebiliyor. Kendini sevmeyen, kendiyle barışık olmayan, içinde fırtınalar esen biri, her daim dünyadaki kargaşaya katkı sunuyor. Ondan sonra dünyada barış ve sevgi olsun diyor.
Toplumdaki kargaşaya kendi katkısının farkına varabilenler yüzde beşe ulaşsa çok şey değişir. Bunlar içindeki fırtınayı dindirebilirse, bu davul gürültüsünün yüzde beş azalmasından daha fazla etki yaratır. Onlar diğerlerine örnek olurlar ve diğerlerinin fitilini ateşlemiş olurlar. İşte o zaman dünyadaki değişimi başlatmaya muazzam katkı vermiş olurlar.