İki arkadaş çay bahçesine gitmişler çay söylemişler. Fincanlarda tazecik çaylar gelmiş, içmişler. Fincandan böyle bir çayı içtikten sonra adam, gayrı ihtiyari; “Hayat bir fincan çay gibidir,” demiş.
Arkadaşı, “Neden hayat bir fincan çay gibidir?” diye sormuş.
Diğeri; “Ne bileyim, ben filozof muyum?” demiş.
İki arkadaştan biri içinden geleni söylüyor, diğeri bunu anlamsız buluyor. Anlamak için ‘neden böyle söyledin,’ diye soruyor, bu soru da diğerine anlamsız geliyor. Biri içinden geldiği gibi davranıyor, diğeri mantık arıyor. Neden derseniz; içinden geldiği gibi davranan sağ beyin ağırlıklı, diğeri sol beyin ağırlıklı da ondan.
Bilindiği gibi sol beyin, mantıksaldır, matematiksel verilerle ilgilenir, dili iyi kullanır. Pragmatiktir, sonuçla ilgilenir. Akademik ve bilimsel konularda başarılıdır. Sağ beyin; duygusaldır. Görsel sanatsal konularla ilgilidir. Sezgiseldir, sezgilere bakar, iyi niyet arar. İnsanı insan yapan sempati, empati his, şefkat yetilerini taşır.
Ekseriyetle erkekler sol beyini, kadınlar sağ beyini kullanır. Bu bakımdan kadın beyni kalbi, duyguyu, erkek beyni mantığı temsil eder. Kadın beyninin zarafeti, erkek beyninin kabiliyeti vardır. Yukarıdaki hikayede, ‘Hayat bir fincan çay gibidir,’ diyen kadın beynidir. Erkek beyni bunu anlamsız bulur. Eğer arkadaşı hayat güzeldir deseydi o yine; ‘Neden güzeldir?’ diye soracaktı.
Dünyamız rekabet dünyası. Rakiplerle başa çıkma, onları alt etme savaşında kabiliyet, zarafeti yener. Zaten böyle olmuş dünyaya erkek beyni hakim olmuş. Sonuç odaklı erkek beyni; hırslı, aç gözlü insanlar yaratmış. Bu aç gözlü insanlar, daha çok kazanarak arzularını doyuracaklarını, böylece istedikleri huzura, saadete ulaşacaklarını sanıyorlar. Ancak aç gözlülüğü doyurmak mümkün olmadığı için, hüsrana uğruyorlar. Hüsrana uğrayanların bir kısmı, istediğini elde etmek için daha çok kazanmalıyım diyerek yoluna devam ediyor. Bir diğer kısmı; ‘Acaba sadece mantığı dinlemek yerine birazda kalbi dinlesem nasıl olur?’ diye düşünmeye başlıyor.
Kalbin yolunu seçenler, kendi içsel varlığıyla, mutluluğuyla, dinginliğiyle, saadetiyle daha çok ilgilenir. Bu yolu seçmek mantıktan, kalbe yönelmektir. Daha doğrusu kalbi dikkate almak, kalbin taleplerine kulak vermektir. Beynimizin bir yarısının hakimiyetine son verip, her ikisini ortak kullanmaktır. Sırf mantık olmak yerine yarı mantık, yarı kalp gibi olmaktır.
İnsan beyninin yarısı mantık yarısı, kalp olduğuna göre; insan yarı erkek yarı kadındır. Öyleyse, ‘Kadını anlamıyorum,’ diyen erkek veya ‘Erkeği anlamıyorum’ diyen kadın, aslında ‘Beynimin diğer yarısını anlamıyorum,’ demiş oluyor. Beyninin diğer yarısını anlayan, karşı cinsi anlayacak, böylece dünyanın yarısıyla bir sorun yaşamayacaktır.