Londra’da, kendini iyi hissetmeyen bir adam doktora gitmiş. Muayenehanede beklerken, kimselerle konuşmadan sırasını beklemiş. Sıra kendine gelince içeri girmiş. Doktor gelen hastayı tepeden tırnağa özenle muayene ettikten sonra, ciddi bir edayla, “Durumunuz gayet güzel. Sizde hiçbir hastalık belirtisi yok,” demiş. “Ancak yüz hatlarınızdan, duruşunuzdan biraz sıkıntılı olduğunuzu görüyorum. Sizde sadece hafif bir depresyon var. Bunun için dertlerinizi tasalarınızı bir kenara koymalısınız. Bunu yapabilmeniz için size bir Charlie Chaplin filmi izlemenizi öneririm,” diye devam etmiş.
Hastanın yüzünde hazin bir gülümseme belirmiş ve “İyi de, ben Charlie Chaplin’im,” demiş.
Milyonları güldüren sanatçı depresyondaymış!
Sosyal medyaya bakarsanız mutsuz insan yok. Herkes gülümsüyor, herkes mutluktan uçuyor. Yakından tanıdığımız, bedbaht olduğunu bildiğimiz insanların bile mutluluktan uçarken fotoğraflarını görünce anlıyoruz ki, herkes görünüşte mutlu.
Görünüşte mutlu olmayı kim niye talep ediyor?
Bence bunun belli başlı iki sebebi var. Birincisi, herkes birbiriyle rekabet halinde olduğu için, mutlu görünüp, kuyruğu dik tutmaya çabalıyor. İkincisi, pek çok insan mutsuz olmanın kötü bir şey olduğunu düşünüyor ve kabul edemiyor, gayret ederse mutsuzluğu önleyeceğini sanıyor.
Kuyruğu dik tutmak amacıyla mutlu görünmek, ikiyüzlülükten başka bir şey değil. Mantığa sorarsanız, rakiplere küçük düşmektense ikiyüzlü olmak evladır. Çünkü mantığa göre, rakipten geri kalmak ölümden beterdir. Mantığına göre davranıp mutluluk maskesi takanlar belki rakiplerini kandırabilirler ama kendilerini kandıramazlar.
Birçok insan, olacakları önceden öngörür ve buna göre davranırsa, mutsuzluğu önleyeceğini sanıyor. Böyle düşünenler dikkatli ve tedbirli davranarak, olacakları kontrol etmeye çalışıyorlar. Hayatı kontrol etmek mümkün olmadığından, işler her zaman yolunda gitmiyor. İşler bekledikleri gibi olmazsa hem mutsuz hem de başarısız olmuş oluyorlar. Neticede mutsuzluğun üstüne başarısızlığın öfkesi ve hayal kırıklığı ekleniyor.
Mutsuzken, mutlu görünmek de, hayatı kontrol etmeye çalışmak da, kişiyi mutsuzluktan kurtaramaz. Bunlar aklın taktikleridir, kalp taktiklerle ilgilenmez. Akıl taktik peşinde koşacağına, mutsuzluğun doğal olduğunu kabul edebilirse, tüm mücadele durur. Belki o zaman mutsuzluğun, mutluluk kadar değerli olduğu, biri olmadan öbürünün anlamsız olduğu anlaşılır.