Amerika’da bir Japon adam, bir gün bir Yunan restoranına gitmiş. Yemek listesine bakmış, garsondan yardım istemiş, içinde pirinç var diye pilav sipariş etmiş. Pilavı çok sevmiş ve sık sık o restorana gitmeye başlamış. Ancak sipariş verirken pilav yerine ‘pirav’ diyormuş. Japon’un ‘Pirav’ demesi Yunan garsona çok komik geldiği için, bu lafı duyar duymaz bir kahkahayı patlatıyormuş. Garsonun kahkahası Japon’un gücüne gitmiş. Bu yemeğin adını doğru söyleyip, bu Yunan garsonu bozuma uğratmak için azmetmiş ve evde iyice alıştırma yapmış.
Dersini iyice çalıştıktan sonra restorana gitmiş, garson, buyur efendim deyince, üstüne basa basa “Bana bir pilav!” demiş. Duyduğuna inanamayan garson, “Efendim, bir daha tekrar eder misiniz?” demiş. Bunun üzerine Japon, alaycı bir gülüşle; “Ne dediğimi duydun seni gidi pis yuran!” demiş.
Japon’un çabası bir kelimeyi değiştirmeye yetmiş ama gerisi gelmemiş.
Yaşadıklarından ders alan insanlar, yaptıkları hatayı bir daha yapmamaya kendini değiştirmeye çaba gösterirler. Örneğin, bundan sonra sinirlenmeyeceğim vb. gibi. Böyle bir çabayla değişebilmek imkansızdır. Çünkü insanı sinirlendirecek bilinç yapısı büsbütün orada dururken, sinirlenmemek mümkün değildir. Bu tıpkı parklardaki süs bitkilerine şekil vermek gibi bir şeydir. Süs bitkilerine otomatik testereyle harika geometrik şekil verirler, ancak o şekil gün geçtikçe bozulur. Zira bitki kökünden beslenip büyümektedir. Kökler aynı kaldıkça dallarda kalıcı değişiklik yapmak mümkün olmayacaktır.
Kökten değişim yapmaya niyet edenler, ilk önce ‘Acaba ben neden değişmek istiyorum,’ diye sormalıdır. Değişimi; ‘Ben buyum, şu olmam gerekir,’ diyenler ister. Kendini olduğu gibi kabul edenin böyle bir derdi yoktur.
‘Ben buyum, şu olmak istiyorum,’ düşüncesi benlikte ikilik yaratır; birincisi, kendisi, ikincisi olması gereken hali. Benlikte ikilik olunca kişi nasıl davranırsa davransın bir tarafı incinecektir. Kendini olduğu gibi kabul edemediği için kendi gibi olsa bunu eksik bulur, olması gereken gibi olsa; sahte davranmış olur, bu da içine sinmez. Bu ikilik onu her dakika tedirgin eder ve bir türlü huzura, sükuna kavuşamaz. İnsanın kendine yaptığı en büyük eziyettir bu!
‘Ben değişmek istiyorum’ diyenler, olması gereken gibi davranarak bu işin olacağını sanıyorlar. Ancak maskelerini sadece nezih ortamlarda takabiliyorlar. İnceliğinden çıt diye kırılacakmış gibi görünen birinin, minnacık bir engelleme karşısında aslına dönüp, kaba ve saldırgan yüzünün ortaya çıktığına herkes şahit olmuşuzdur.
Kökten değişmenin mucizevi yolu, kendini olduğun gibi kabul etmektir. Kendini kabul eden kişi, ikilikten kurtulup, bir olur. İşte o zaman içindeki ikilik savaşı biter, içine bir dinginlik gelir, dingin insanın gözleri yansız bakar, kalbi yükten kurtulur ve objektif hale gelir. Objektif olmaktan daha büyük bir değişim olabilir mi?