Her konunun tarihçesi vardır. Konu tarihini bilmeyenler o alanda gelişemezler. Bu gerçeği aklımızda tutarak dünyada ve Türkiye’de kalite uygulamalarının tarihçesine bakalım. Araştırma, eğitim ve hizmet alanlarında yaklaşık 43 yıldır çalışan kişi olarak kendi izlenimlerimi katarak paylaşmak istedim. Bu şekilde Türkiye’deki gelişmelerin kalite uygulamalarıyla değerlendirilebileceğini umuyorum.
1970’lerde Üniversitede kalite kontrol dersini aldık. Yine 1970’lerde bizlere Bilgisayar Programlama Dili Fortran II öğretildi. Program yazmadan önce (şimdi kodlama deniyor) akış şemaları hazırlardık. Bu akış şemalarının halen yararlı olduklarını gözlüyorum.
Denizli SSK hastanesinde Biyokimya Laboratuvarı Yöneticisi olarak çalışırken bu öğretilenleri kullanıyordum. Tepkileri anlatmayacağım.
1991’lerde Tıbbi Laboratuvarlarda kalite kontrol veya kalite yönetimi konusunu seçtim. Önce Tıbbi laboratuvarlarda kalite uygulamalarını araştırdım. O zamanlar İnternet yoktu. Denizli’de istediğin yayına erişebilmeyi sağlayan kütüphane de yoktu (Kütüphanelerin önemi ve sadece okuma salonları olmadığının gerçeği…).
İstanbul ve İzmir’deki üniversite kütüphanelerinden yararlandım. Bulamadığım bilgiler için Westgard’a yazdım (Westgard Tıbbi laboratuvar alanında yetkin uzman olan İstatistik alanında bilim insanıdır). Bana tüm yayınlarını posta ile gönderdi.
Alanın dünyada etki faktörü en yüksek olan alan dergisine abone oldum. ABD’de Tıbbi alanda halk sağlığı ve hasta güvenliği düşünülmüş ve tıbbi laboratuvar uzmanları daha doğrusu tıbbi laboratuvar bilim insanları tarafından kalite kontrol başlatılmıştı. 1947’lerde başlamaktaydı.
1982’lerde, testlerin kalitesini değerlendirmek için firmalardan kalite kontrol materyali istediğim zaman sizden başka isteyen yok derlerdi. Dikkat edin, ABD ile arada 30 yıl var.
1997’de Kuzey Galler’de Llandudno’da dünyadaki tıbbi laboratuvarların katıldığı kalite sempozyumunda posterimi sözlü sunmuştum. Norveçli bir bilim insanı bizler bunlara başlamadık dedi. Ben bizde sadece araştırma aşamasında diye yanıt verdim. Şimdi, Norveç bu alanda söz sahibi ülkelerden.
Denizli SSK hastanesinde çalışırken 1987’de İzmir’de düzenlenen Ulusal Biyokimya Kongresine katılmıştım. Ege Üniversitesindeki hocalarım bana dışarıdan doçentliğe girebilirsin dediler. Odaklanacağım konu ne olabilir diye düşündüm. Yöneticisi olduğum SSK laboratuvarında kalite kontrolü uyguluyordum. Veya uygulamaya çalışıyordum. Aklıma kalite kontrol konusunu yerleştirmiştim. Üniversite eğitimimde de çok sıkı bir şekilde fabrika ve laboratuvar yönetimi öğretilmişti.
1991’de Ulusal Biyokimya Kongresi yine İzmir’deydi. O kongrede Prof. Dr. Yahya Laleli kalite kontrol hakkında konuştu. Gösterdiği dokümanlar Denizli SSK Hastanesi Laboratuvarına kurulan analizörde de vardı. Tamam diye düşündüm. Bu analizörün kalite kontrol programına odaklanmaya karar verdim. Bunları incelerken soru soruya neden oldu ve giderek genişledi.
Doğal olarak tıbbi laboratuvarlarda kalite uygulamaları endüstrideki kalite uygulamalarından etkilenmekteydi. ISO standartları, iyi laboratuvar uygulamaları, vb. uygulamalar tıbbi laboratuvarlarda uygulanmaktaydı.
1994’ten itibaren tüm ISO 9001 kalite sistem standartları eğitimlerini, laboratuvarlarla ilgili kalite ve akreditasyon eğitimlerini aldım. KalDer’e fahri üye oldum. EFQM Eğitimini aldım. 10-11 Ulusal Kalite Kongresine katıldım. “ISO 15189 Tıbbi Laboratuvarlar- Kalite ve yetkinlikler için Şartlar” Standardının ISO’da çıkarılması sırasında görüş bildirenler arasında oldum. Türkçe’ye çevrilen ilk standardın TSE raportörlüğünü yürüttüm. TÜRKAK ISO 15189 Tıbbi Laboratuvar Akreditasyonu teknik uzmanlığını yürütmekteyim. 2007’den itibaren Üniversite kalite güvencesi alanında çaba sarf etmekteyim. Daha çok sayıda bulunduğum kurul bulunmakta, ancak anlatmak için sayfalar yetmeyebilir…
Gözlemim şudur: Kuruluşlar ticari kaygılarıyla kalite sertifikası alıyorlar. Gerektiğinde akredite oluyorlar. Bunlar ülke için güzel uğraşlar. Takdir edilmeli.
Kamu kurumlarında bir ara yaygınlaştı. Ancak şimdi durdu veya uluslararası uygulamalardan farklı yürüyor. “Ben yaptım oldu mantığıyla…”
Türkiye olarak, ulusal denebilecek kalite ve akreditasyon uygulamaları hareketi gözlenmiyor. Ulusal hareket için TSE’nin veya TÜRKAK’ın uluslararası düzeyde tanınması yeterli olmamalı. İlköğretimden başlamak üzere sistemli bir bilinçlenme başlatılmalı. Müfredat ve eğitim programlarının dikey entegrasyonu yapılmalı. Yatay entegrasyonlar hakkıyla oluşturulmalı.
Üniversite mezunlarına halen süreç/proses nedir? Politika, süreç, prosedür sıralaması neyi ifade eder? diye anlatılmaya çalışılıyorsa; yasaların uygulanmasında hakkaniyet gözlenmiyorsa ulusal olarak kalite uygulamaları açısından daha çok yol kat etmemiz gerekiyor diyebiliriz.
Kalite uygulamaları aynı zamanda matematik ve istatistik bilimiyle birlikte yürür. 1736’da Fransız Matematik Bilimcisi Abraham de Moivre kavram olarak normal dağılımı başlatmış. 1818’de Gauss’un istatistikte yaygınlaştırdığı normal dağılım ve olasılık kuramı halen kullanılıyor. Yaklaşık 120 yılda geliştirilerek şimdi yaygın kullanılan Altı Sigma Metodolojisi ortaya çıkarılmış. Ülkemizde matematik ve istatistik alanına başvurular tartışılıyor…
Bireylerin veya kuruluşların kalite ve akreditasyon uygulamalarını göstererek para kazanması yeterli değil. Ülke açısından da değerlendirilmeli.
İyi bir hafta dileklerimle,
Sevgi ve Saygıyla kalın.