Çin kralı, idama mahkum edilen vezirine, son arzusunu sormak için hapishaneye gitmiş. Kral, “Son arzunu sormaya geldim,” der demez, vezir ağlamaya başlamış. Kral, vezirin ölüm korkusundan ağlayacak biri olmadığını çok iyi bildiği için afallamış ve “Ağladığını görmek beni çok şaşırttı,” demiş.
Vezir, “Ben öleceğime ağlamıyorum, atınız için ağlıyorum,” demiş. Kral, “Atım için neden ağlıyorsun ki?” demiş. Vezir, “Kralım ben yıllarca uğraştım didindim ve bir atın uçmasını sağlayan ilmi öğrendim. Ancak uçabilecek soydan bir ata denk gelmedim. Sizin atınız tastamam aradığım gibi. Şimdi ömrümü verdiğim ilmi, tam uygulamaya geçecekken bunu yapamıyor olduğuma üzülüyor, ben ona ağlıyorum,” demiş. Kral bir anda atının uçtuğunu hayal etmiş, bunun muhteşem bir şey olduğunu düşünmüş ve heyecanla; “Öyle mi? Hemen ağlamayı kes de, söyle bakalım atıma uçmayı ne kadar sürede öğretebilirsin?” diye sormuş. Vezir “Kralım, bir yılda uçmayı öğretirim,” demiş. Kral, “Sana bir yıl mühlet veriyorum. Tam bir yıl sonra atım uçmayı öğrenirse seni affedeceğim, görevine geri döneceksin, ayrıca seni ödüllendireceğim. Eğer at uçmayı öğrenemezse asılacaksın,” demiş.
Serbest kalan vezir, evine gelince, kendisi için ağlayan ailesi ve yakınları gözlerine inanamamış. Vezir olanı biteni anlatınca, evdekiler bu kez; ‘Bu olacak iş değil, sonu daha kötü olacak,’ diye feryat etmeye başlamışlar. Vezir sertçe, “Kesin ağlamayı, dövünmeyi! Bir yıl içinde neler olacağını kim bilebilir. Ya ben ölürüm, ya Kral, ya da at,” demiş. Rivayete göre bir yıl içinde hem at, hem kral, hem de vezir ölmüş.
Hikayedeki vezir, ölümüne bir adım kala, kurnazca bir hamle ile krala çalım atarak, bir yıl ömür kazanmış. Ölümden kıl payı kutulan ve ölüme sayılı günleri kalan insan için, hayatın anlamı sanırım kökünden değişir. Böyle bir insanın her anı kıymetlidir. Önceden sıkıntı olarak gördüğü şeyler artık gözüne komik görünmektedir. Herhalde sadece zevk aldığı şeyleri yapmaya, gününü gün etmeye başlamıştır.
Gerçekte bütün insanlar ölecektir ve ölüme sayılı günleri vardır. Ancak günü ve saati belli değildir. Bu belirsizlik zaten ölümü unutmak isteyen insana istediği fırsatı verdiği için, ölüm hiç yokmuş gibi yaşamayı tercih ediyorlar. Böyle yaşayanların büyük bir kısmı, bugün var gücüyle çalışıp yarınlarda rahat etmeyi planlıyorlar.
Bu insanlar adeta bugünler sizin olsun, yarınlar benim demektedir. Garantisi olmayan o yarınların hangi zaman dilimine tekabül ettiğini kimse bilmiyor. Hiç gelmeyecekmiş gibi görülen ölüm, ben buradayım deyince; vezirin Krala çalım attığı gibi, ben de ecele çalım atabilirim diyenler, belki yarınlarına kavuşabilirler.