Hindistan kralı Akbar zaman zaman ülkenin en iyi sanatçılarını saraya çağırır, vezirleriyle birlikte toplantı yaparmış. Yine böyle bir toplantı esnasında, Kralın en çok sevdiği veziri Birbal, uygunsuz bir davranışta bulunmuş. Kral kabul edilemeyecek bu davranışa sinirlenmiş ve gidip Birbal’a bir tokat atmış. Kralın beklenmeyen bu hareketi karşısında herkes şaşırmış ve vezirin ne yapacağını merak etmiş.
Zeki ve muzip bir adam olan Birbal, yanındaki adama anında bir tokat atarak başta kral olmak üzere oradakileri şoka uğratmış. Kral; ‘Bilge olarak tanıdığım bu vezir galiba aklını kaçırdı’ diye düşünmüş. Tam bu sırada Birbal, şaşırmış vaziyette duran, tokat attığı adama; “Orada öyle durma! Devam et,” demiş. Bunun üzerine tokat yiyen adam da yanındakine bir tokat atmış. Böylece bir oyun başlamış, oyunun kuralı; ‘Herkes yanındakine tokat atacak,’ şeklinde netleşmiş. Herkes yanındakini tokatlamış.
Gece vakti Akbar yatağa gittiğinde, eşi ona bir tokat atmış. Kral, “Ne oluyor?” diye sorunca, karısı; “Birisi bana tokat attı. Ben nedenini sorunca, Kral bir oyun başlattı. Şehirdeki herkes birbirini tokatladı, size bu yüzden tokat attım, dedi. Bende en son tokadı ilk başlatan yediğinde daire tamamlanmış, oyun bitmiş olacak, diye düşündüm,” demiş.
Vezir yediği tokadı ani bir hamle ile oyuna dönüştürmüş. Halkı iyi tanıdığı için, İnsanların ‘Alemin yaptığını yapacağını’ ve bu oyunun süreceğini bilmiş.
İnsanlar neden her şeyi alemin yaptığı gibi yapmaya çalışır?
Çocuklar yetişirken çok fazla eleştiriliyor, kınanıyor, yargılanıyorlar, suçlanıyorlar. Böyle büyütülen çocuklar derinden derine değersizlik hissediyorlar. Bu his zaten her daim içlerini yaktığı için, bunu unutmaya, gözden ırak tutmaya, küllendirmeye gayret ediyorlar. Onlar bu şekilde idare ederken, zerre kadar bir eleştiri bu acıyı alevlendiriyor. Zaten toplum kendisine benzemeyeni günah keçisi ilan etmek için pusuda bekliyor. Eğer böyle birini bulurlarsa hep birlikte onu kınıyorlar. Böylece hem kendilerini hedef olmaktan kurtarmış hem de aklanmış hissediyorlar. Bu çifte kazançtan dolayı, insanlar küçücük bir hata yapanı bulursa fırsatı kaçırmıyor, kınama ve gıybetle canına okuyorlar.
İşte bunun farkına varanlar; ‘Aman diyeyim, kınanacak bir şey yapmaktansa herkesin geçtiği köprüden geçerim rahat ederim,’ diyorlar.
Alemin yaptığı gibi yapmanın sadece bir anlık sıkıntıyı savdığını, ayrıca çok sığ ve sıradan olduğunu anlayanlar, kökten bir çözüm arayışına gireceklerdir. Arayanlar; öncelikle insanın değersizlik hissiyle doğmadığını, bu hissin, itaat ettirmek amacıyla, toplum tarafından verildiğini göreceklerdir. Bunu gördüklerinde, doğal, içinden geldiği gibi davranmanın önündeki engel kalkacaktır.