12 Aralık 2024 Perşembe

AYAĞINI TAŞ ALMASIN

Hüseyin Güdücü

28-03-2019
Bize yazmak için tıklayınız.

 

            Yaşlı bir çiftçi, Tanrıyla bir kez görüşmek için çok dualar etmiş. Tanrı çiftçiyi duymuş, yeryüzüne inmiş, kulunun karşısına geçmiş, “İşte geldim, dileğin nedir?” diye sormuş. “Ulu Tanrım, sen tanrı olabilirsin, dünyayı yaratmış olabilirsin ama çiftçilik işini pek bilmiyorsun. Eğer bilmiş olsaydın mahsullerin iyi verim vermesine yardım ederdin,” demiş.

            “Önerin nedir?” demiş, Tanrı. Çiftçi, “Bana bir yıl süre ver. İşlerin benim dilediğim gibi gitmesine izin ver. Gör bak bakalım yeryüzünde yoksulluk diye bir şey kalmayacak!” demiş. Tanrı kabul etmiş, çiftçiye bir yıl süre vermiş.

            Çiftçi, öncelikle, fırtına, afet vb gibi mahsulleri tehlikeye atacak hiçbir şeyin olmamasını istemiş.  Sonra da, güneş istediğinde hava güneşli olmuş, yağmur istediğinde yağmur yağmış. Mahsuller gayet güzel büyüyüp gelişmişler. Hasat zamanı gelmiş, buğdayları biçmişler ama başaklarda buğday taneleri yokmuş. Hayretler içinde kalan çiftçi, “Ulu tanrım nerede yanlış yaptım?” diye sormuş.

            Tanrı, “Mücadele olmadığı için, çatışma sürtüşme olmadığı için, sen kötü gördüğün her şeyi engellediğin için, buğday iktidarsız kaldı. Biraz mücadele şarttır. Şimşek, gök gürültüsü şarttır. Onlar buğdayın içindeki ruhu sarsar kendine getirir,” demiş.

            Sevdiklerimize, özellikle çocuklarımıza, hiç üzülmesinler, hiç acı görmesinler anlamında, ‘Ayağına taş değmesin,’ diye dua ederiz. Hikayeye bakarsanız, ‘Acaba bu dua ile sevdiklerimize iyilik değil, kötülük mü ediyoruz?’ diye düşünüyor insan.

            Galiba kötülük ediyoruz. Nedenine gelince,  birincisi; benim sevdiğim hiç acı çekmesin demek, her şey onun istediği gibi olsun, anlamına geliyor. Oysa her şeyin bir doğası vardır; ateş sıcaktır, su serin, hava mevsime göre değişir, kurt kuzuyu yer vb. Bunlar kişilerin isteklerine göre değişmezler. ‘Her şey benim istediğim gibi olsun,’ diyen, yaşamın doğasını bile kabullenemez. Yaşam kendi doğasından asla sapmayacağı için, bunu kabullenemeyenler çok acı çekerler. Bu yüzden ‘Ayağına taş değmesin,’ dediğimizi, aslında acının ocağına atmış oluruz. Bu insanlar, kim bilir kaçıncı acıdan sonra; ‘Her şeyin bir doğası varmış, her şey benim istediğim gibi olamazmış,’ demeye başlarlar.

İkincisi, hiç acı olmasa, sadece mutluluk mümkün olsa bile, mutluluk anlamını yitirir, hatta zamanla sıkıcı hale gelir. Her acı, insanın büyümesine ve mutluluğun daha çok farkına varmasına yol açar. Bunu fark eden kişi, ‘Karanlık olmadan, ışığın, soğuk olmadan sıcağın, acı olmadan sevincin farkına varmak imkansızmış. Meğer dünya kutuplar dünyasıymış, her ikisi de insanlar içinmiş,’ şeklinde bir anlayışa ulaşır.

Hani, ‘Beni yıkamayan dalga, beni daha da güçlendirir,’ derler ya, aynı o hesap. Acılar, insanın olgunlaşmasına, anlayışlı olmasına yardımcı olur.  O olgunluk ve anlayış, insanı olanı kabul etmeye, dahası teslimiyete doğru götürür.

 

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları