Geçtiğimiz haftalarda iki toplantıya katıldım. “IV. in vitro Diyagnostik Tıbbi Cihazlar: Biyosensörler” Sempozyumu ve yeni kurulan “Tıbbi Laboratuvar Profesyonelleri ve Filebotomi” (TLPFD) Derneğinin açılış toplantısıydı.
“in vitro”; “vücut dışında” anlamında. “Vücut dışında kullanılan tıbbi tanı cihazları” olarak da kullanılıyor. IVD kısaltması İnternet’te taratırken Türkiye’deki sitelere de erişimi sağlayabiliyor. Bu nedenle, “in vitro” anlamını taşıyan “IVD” kısaltmasını kullanıyoruz.
Bu sempozyumlara 2016’da başladık. İlk toplantının bilimsel sorumluluğunu yürütmüştüm. Organizasyon Komitesi İzmir Türk Biyokimya Derneği idi. Komite olarak bu sempozyumları 4 yıldır sürdürüyorlar.
Sempozyum temel olarak insan sağlığı ve hasta güvenliği açısından çok önemli olan IVD Tıbbi cihazlara odaklı. Bunun yanında, sağlık hizmetlerindeki yenilikçi buluş sahiplerini ortaya çıkarmayı da amaçlıyor. Bu bağlamda, sağlıkta yapay zekâ, üç boyutlu (3D) yazıcıların kullanılması gibi konularda bilgili ve yetkin olanları da davet ediyorlar.
Tıbbi laboratuvarlarda bizlere uygulanan testler kullanım aşamasına gelinceye kadar çok ayrıntılı basamaklardan geçiyor. Bu basamaklardan ilki temel araştırmalar. Temel araştırmalarla hangi biyobelirtecin (glukoz gibi) insana yararlı olacağına karar veriliyor. Sonra üretim aşamasına geçiliyor. Bu aşama da çok kompleks. Daha sonra satış için onaylanıyor. Bununla da sonlanmıyor. Kullanım aşamasında da sürekli izleniyor, veriler toplanıyor ve elde edilen bilgilere göre ya aynı test daha yararlı hale getiriliyor ya da daha yararlı olabilecek test bulunuyor.
Ülkemizde tıbbi laboratuvarlarda kullanılan testlerin reaktiflerinin %95’e yakını yurt dışı kaynaklı. Ülkede üretilebilmesi için hangi aşamada kuvvetliyiz? Hangi aşama geliştirilmeli? Sorularını yıllardır tartışıyoruz. Ancak ulusal politika netleşmedikçe çok zorlayıcı.
Bu sempozyumda, ilk aşama olan temel araştırmalarda başarılı çok değerli gençlerimizin olduğunu gördük. Başarıları dünyada kabul görmüş. Ancak bu değerler ne derece destekleniyor? Bu konu belirsiz.
Yurt dışından satın alınıp insanda uygulanan bu testlerin kullanım sırasında kalitesi ne derece izleniyor ve insan sağlığı ve hasta güvenliğini ne derece etkiliyor? Bu konuda da bilgiler belirsiz.
Bu aşamaların kompleksliği dikkate alındığında, her aşamada başarı için bilgili ve yetkin bireyler gerekiyor. Hatta, üstün yetenekler de önem arz ediyor.
Ancak, atamalar göreve göre değil de adama göre yapılıyorsa ve özellikle bu atamalar karar verici pozisyonlara yapılıyorsa... Bu kişilerin gerçekten bilgili ve yaratıcı bireylerin gerçekleştirdiklerini anlamaları çok zorlayıcı?
“Tıbbi Laboratuvar Profesyonelleri ve Filebotomi Derneği” de aynı zorlayıcı konuyu ele alıyor. Tıbbi laboratuvarda çalışanların görev tanımlarında da belirsizlikler var.
Örneğin, mevzuatta, insanlardan kan alan görevliler (filebotomist) için görev tanımı yok. Sağlık Kalite Standartlarında (SKS) ve Tıbbi Laboratuvar Yönetmeliğinde bulunmuyor.
Tıbbi Laboratuvar yönetmeliğinde bir tıbbi laboratuvarda yalnız iki unvan tanımlanmakta: Tıpta Uzmanlık Eğitimi (TUS) belgeli uzmanlar ve lise veya önlisans mezunu teknisyenler veya teknikerler. Başka tıbbi laboratuvar doktoralı uzman, tıbbi laboratuvar yükseklisanslı bilim uzmanları, kimyager, biyokimyager, biyologların hatta ilişkili mühendislerin görev yapabileceği şef, konu uzmanı, vb. görevler tanımlanmıyor. Günde 10 000 test yapılan laboratuvar var. Yaklaşık 1 000 farklı çeşit test kiti çalışan laboratuvar var. Bu laboratuvarlarda ileri teknolojik cihazlar kullanılıyor. Bu teknolojik cihazların bazıları alanında doktora yapmış mühendisler çalıştırılabilir (Etkililik ve verimlilik açısından önemli).
Mevzuata göre teknisyen ve teknikerden başkası ileri teknolojik cihazları kullanamaz çıkarımı yapılabilir.
Yaklaşık 1 000 farklı test olmak üzere günde 10 000 test analizi yapan laboratuvarda bu iki eğitimi almış kişiler yeterli olabilir mi? Bu da insan sağlığı ve hasta güvenliği açısından zorlayıcı değil midir? Etkililik ve verimlilik açısından da zorlayıcıdır. Belirsizlik var…
Bu şekilde yürütülen ulusal politika ve uygulamalarla; dijitalleşme, yapay zeka, karar destek sistemleri vb. yeniliklikler Türkiye’de nasıl geliştirilebilir? IVD Sempozyumu bu konuda çok örnek verdi. TLPFD’de tıbbi laboratuvar profesyonellerine dikkat çekti.
Bu uygulamalar karşısında asıl değerler ülkede nasıl barınabilir? Yurt dışındaki beyin göçünü ülkeye getirmek için bazı önlemler açıklandı. Şu sırada gidenler için ne yapılıyor? Belirsiz değil mi?
Ülkedeki değerlere gereken önem verilmedikçe…
Burada paylaştıklarıma göre ülkedeki değerlere önem veriliyor diyebilir miyiz?
Belirsizlikler yok diyebilir miyiz?
İyi bir hafta dileklerimle,
Sevgi ve Saygıyla kalın.