Japonya’da namlı, namlı olduğu kadar gururlu bir samuray, bir zen ustasını görmeye gitmiş. Zen tapınağına girip, ustanın yanına varınca, onda muhteşem bir zarafet görmüş. Bu zarafet karşısında kendini değersiz hissetmiş. Ustaya; “Ben kendimi çok gurulu hissediyordum, şimdi ne oldu bilmiyorum, kendimi çok değersiz hissediyorum. Savaşlara katıldım, defalarca ölümle burun buruna geldim, korku nedir bilmedim ama şimdi titriyorum, bunun sebebi nedir?” diye sormuş. Usta, “Sen şöyle geç otur, ziyaretçiler gitsinler sana o zaman cevap vereceğim,” demiş.
Ziyaretçilerin ardı arkası kesilmemiş, Samuray epey sıkılmış, akşam olmuş, ziyaretçiler nihayet bitmiş. Usta, Samuray’a; “Şimdi senin sorunun cevabına sıra geldi, gel benimle demiş,” onu bahçeye çıkarmış. Dolunayın olduğu bir geceymiş, bahçe aydınlıkmış. Bahçede yan yana duran biri büyük, biri küçük olan iki çalıyı göstermiş ve “Şu iki çalılara bak. Bunlar yılardır buradalar. Bunlardan küçük olanın; hiç ben niye küçüğüm, büyük olanın da, ben niye büyüğüm diye sorduğunu hiç duymadım,” demiş.
Bitkilerin sormadığı soruyu insanlar soruyor, çünkü insan kıyas yapıyor. Daha doğrusu insana kıyas yapması öğretiliyor. Çocuğunu istediği kalıba sokmak isteyen aileler, onu başka çocuklarla kıyaslayarak motive etmeye çalışıyorlar. Ancak bu yöntem, çocuğa her zaman kendisini başkaları ile kıyaslaması gerektiği fikrini aşılamış oluyor.
Çok masum görünen bu aşıyla, çocuk kendini başkaları ile kıyaslamayı öğreniyor. Bunu öğrenen çocuğun insanlara bakışı, baştan aşağı değişiyor. Karşılaştığı kişileri kendi ile kıyaslayıp, insanları kendinden üstünler ve kendinden aşağıdakiler olmak üzere iki sınıfa ayırıyor. Üstündekilere imreniyor, kıskanıyor, altındakileri aşağılıyor. Üstündekilere bakıp efkarlanıyor, altındakilere bakıp keyifleniyor. Üstündekilere başka, altındakilere başka davranıyor. Ne kadar üste çıkarsa o kadar iyi olacağını düşündüğü için üstün olma tutkusuna kapılıyor.
Üstün olmanın sonu olmadığı için, son nefesine kadar mücadele ediyor. Hayatı, mücadeleden ibaret görüyor. Tutkuyla mücadeleyi sürdürenler, kural tanımaz, insaf bilmez, hale geliyorlar. Mücadele etmekten gün yüzü göremiyorlar.
Hikayedeki zen ustası, samuraya; ‘Doğadaki tüm varlıklar eşsizdir, kıyaslanamaz. Eşsiz olanın üstünü, aşağısı olmaz,’ diyor. Ustanın dediği gibi; ‘Her insan eşsizdir,’ diyebilenler, bunu kabul edebilenler, kıyaslamadan vazgeçecektir. Böylece üstünlük, aşağılık sınıflamasına son verip büyük bir dertten kurtulacaklardır.