Şefkatli davranan, iyilik yapan kişinin içine sevinç dolar. Kendini anlamlı bir iş yapmış, tatmin olmuş hisseder, huzur duyar, memnunluk duyar. Buna mukabil öfkelenen kişi, bir insanı kırdığı için hüzün duyar. Daha önce aynı şeyi yaptığında, pişman olmasına rağmen, tekrarlamışsa, kendini daha da kötü hisseder. Kendini kötü hissettiren duyguları tetikleyenin, öfkelendiği kişi olduğunu düşünür ve öfkesi yeniden kabarır.
Duygularımızın tetikleyicisi hakikaten başkaları mıdır?
Bu soruya, ‘elbette’ diyenleri, bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.
Önce, insanın öfkelenme nedenine bakalım; saldırıya uğrayan, yaşamına bir tehdit algılayan kişi öfkelenir. Öfke, derhal vücudu güçlendiren hormonları uyarır. Anında vücut güçlenir ve kişi o güçle saldırıyı bertaraf eder. Bu yüzden öfke kişiyi koruyan bir duygudur. Ancak, bu hormonlar, vücudun hazırdaki tüm enerjisini kullanır ve insanı bitkin düşürür. Eğer kişi sık sık öfkelenirse, tükenir, halsiz, bitkin olur. Bunun farkına varanlar, daha az öfkelenmenin yolunu ararlar.
Daha az öfkelenmenin değişik yolları vardır. ‘Bizi başkaları öfkelendirir,’ diyenler; başkalarını değiştirmeye çalışıyorlar. Bu görüşte olanlar, başkalarını değiştirmenin mümkün olmadığını, er geç öğreneceklerdir.
O zaman, basit bir örnekten yola çıkarak başka yola bakalım. Diyelim ki; bir kişiyi, tanıdığı biri, tanımazdan geldi. Eğer kişi buna öfkeleniyorsa; birincisi yaşamına tehdit hissediyordur. İkincisi, değersizlik hissediyor ve bu tavır onun bu hissini kaşıdı. Üçüncüsü, görmezden gelen kişinin bunu kasti yaptığını hesap ediyor. Dördüncüsü, kendine ait değerleri var, bunlara başkalarının saygı göstermesini umuyor. Beşincisi, o şahsın kibirli olduğunu düşünüyor, vb. Şimdi bu olayı değerlendirelim; bir insana beklemediği bir şey yapıldı, kişi de, o anda yaşananları yorumladı ve öfkelendi.
Kişiyi öfkelendiren, başkası değil, yaşananlara yaptığı yorumdur! Kendi yorumundan, başkasını sorumlu tutmak, acaba ne derece doğrudur?
Anlaşılan o ki; daha az öfkelenmenin kolay yolu; yaşananlara verdiğin algıyı, anlamı, yorumunu değiştirmektir. Zaten insan tecrübe kazandıkça bunu nispeten yapabiliyor. Gayret eden, anlamaya çalışan daha erken değiştirebiliyor.
Değiştirmeye niyetli olanlar, büyük zekaları takip ederler. Onların, bir cümlede, mevcut algınızı temelden değiştirecek güzel sözleri vardır. Örneğin, E. Roosavelt. “Kendi onayınız olmadan kimsenin sizi küçük göremeyeceğini bilin,” demiş. Bunu duyanların, ‘Beni küçük görüyorlar,’ demeden önce bir kez daha düşüneceğini tahmin ediyorum