İnsanın diğer canlılardan farkı, bilincinin olmasıdır. Bilinç insana seçim yapabilme yetisi verir. İnsan dışındaki canlıların bilinci yoktur, doğanın belirlediği programa göre yaşarlar. Onlar seçim yapamadıkları için ne olacaklarına karar veremezler.
Seçim yapabilme yetisi, insana nimet olduğu kadar külfettir. Çünkü her seçimin bir riski vardır. Seçimin doğruysa; başarı, sevinç, yanlışsa; başarısızlık, hüsran seni beklemektedir. Bu yüzden insan, her ne zaman seçim yapmak zorunda kalsa, kaygı yaşar.
İnsanı, insan yapan, birey yapan, öz saygı kazandıran, ona benlik, bütünlük veren en önemli şey bilinçtir. Bir kere bunun farkına varanlar, kendi kaderinin, kendi seçimlerine bağlı olduğunu görürler. Bunu görenler, tüm riskleri göze alırlar ve bilincini kimselere rehin vermezler. Hatalar yapsalar, başarısızlığa uğrasalar bile, her şeyi tecrübe etmiş, her şeyin farkına varmış olurlar. Bu tecrübeyle, daha doğru seçimler yaparak kendi yollarını bulurlar.
Seçim yapma özgürlüğü, birey için muhteşem bir şeydir ama toplum için kâbustur. Çünkü bireyler, kendisi gibi olmak ister, toplum ise kendine yarayışlı, kolay yönetilecek fertler ister. Bu yüzden toplum, çocuk daha doğmadan hazırlıklarını yapar ve onun seçme özgürlüğünün farkına varmasını, itinayla engeller. İlk iş olarak, çocuk doğduğu anda; anne ve babasının tabi olduğu, milliyetin ve dinin mensubu olarak tescillenir. Daha sonra ‘İtaat at, rahat et,’ tarzında bir insan yetiştirmek için, toplum bütün mekanizmalarını sonuna kadar kullanır. Bu koşullanmalarla büyüyen çocuğun, daha hiçbir soru sormadan bütün cevaplar önünde hazır olmuş olur. Üstelik kendisine verilen bilgilerden şüphe etmek, büyük suç sayılır. Çünkü şüphe eden araştırır ve seçme özgürlüğünün rehin alındığının farkına varır.
Toplumun amacına uygun yetişenler, hiçbir seçim yapmak durumunda kalmazlar. Ne yapacakları, bir kavşağa geldiklerinde hangi yöne gidecekleri bellidir. Sorumlulukları, riskleri yoktur. Eğer işler kötü giderse, sorumlusu kendisi değil, baştaki otorite veya toplum olur. Bu bakımdan toplumun onayladığı gibi bir fert olmak bir bakıma konforludur.
Toplum kendi mevcudiyetini sürdürmek için, kendine yarayışlı fertler yetiştirmekte, yerden göğe kadar haklıdır. Genel ahali, bir refleks olarak, bilerek veya bilmeyerek, atasından öğrendiklerini, evlatlarına nakleder. Böylece tıpkı kendisine yapılan gibi, o da evladına ısmarlama bir hayat tayin etmeye çabalar. Ismarlama hayat yaşayanların çoğu, bunda bir beis görmezler. Onlar, toplumun beklediği gibi olmak için, kendi seçimlerine göre yaşamayı feda ettiklerinin farkında bile değildirler. Bu yüzden bu insanlar seçme özgürlüğünü talep etmezler. Bence bu insanlara bu durumu anlatmak mümkün değildir.
Gün gelir de, birisi seçme özgürlüğünün, rehin alındığının farkına varırsa, işte o kişi bunun peşine düşer, araştırır. Araştıran illa ki bir yere ulaşır.