Büyük Hint imparatoru Akbar, bilge adamlarını toplamış, “Şimdi beni dikkatle dinleyin, size bir sorum var,” demiş. Duvara bir çizgi çizmiş, sonra, “Şimdi bu çizgiye dokunmadan bu çizgiyi küçültmenizi istiyorum,” demiş.
Bilge adamlar düşünmeye başlamışlar. İçlerinden, Birbal adındaki bilge, duvara yanaşıp, çizgiye dokunmadan, ona paralel daha büyük bir çizgi çizmiş. Yanında daha büyük bir çizgi olunca diğeri küçülmüş.
Büyük olmak isteyenler kendini büyütmelidir. Bunu herkes bilir bilmesine de kendini büyütmek öyle kolay değil ki!
Peki, ‘Benim kendimi büyütmek için gerekli çabayı gösterecek gücüm, iradem yok ama küçük olmaya da gönlüm razı değil,’ diyenler ne yapacak? Tabii bunun doğal bir yolu yok. Öyleyse doğal olmayan yollara başvurmak icap ediyor. Kendisini büyütemeyenler, başkalarını küçültme cihetine gidiyorlar.
Başkalarını küçültmek için, hikayedeki bilge Birbal’ın kullandığı yöntemi farklı biçimde kullanıyorlar. Şöyle ki; Birlbal, siz büyürseniz diğerleri küçülür, dünya küçülür, demeye getiriyor, bunlar, diğerleri küçülürse siz büyürseniz, diyorlar.
Başkalarını küçülmenin en kestirme yolu, dedikodu. Birisi bir yanlış yapıyor veya başına bir şey geliyor, onu tanıyanlara gün doğuyor. Onun eksiklerinin dedikodusunu yaparak, onu küçültüyor, dolayısıyla kendini büyütüyorlar. O yüzden dedikodu tadından yenilmiyor.
Kendini büyütememek içler acısı bir durum. Bu duruma çare aramak yerine, başkalarını küçülterek kendini büyümeye çalışmak tam bir acizlik. Bu insanlar, acizliklerini çarpık bir şekilde telafi etmeye çalışıyorlar. Bu şekilde idare ederken, bir süre sonra acizliklerini tamamen unutup, çok cevval olduklarını sanıyorlar. Neticede bu kendini bilmezler, karşımıza; lümpen, trafik canavarı, şehir magandası, kifayetsiz muhteris, gösteriş budalası olarak çıkıyorlar.
Kendini çok cevval sanan bu kendini bilmezler, fütursuzca kim daha büyük yarışmasına giriyorlar. Bugün ‘sen ben davası,’ diye adlandırılan mesele bundan ibarettir. ‘Sen ben davası güden insanın tek derdi, altta kalmamak. Bunların etraflıca düşünüp, doğruyu, makulü, mantıklıyı bulmak gibi bir talebi yoktur. Bunlar, ‘Ben altta kalacağıma dünya yıkılsın umurumda değil,’ diyen insanlardır.
Kendini büyütebilenler, asla ‘Kim daha büyük,’ yarışmasına girmezler. Onlar sessizce daha da büyümenin yollarını ararlar. Bu yüzden insanlığın şucu, bucu nesiller yerine, kendini geliştirici nesillere ihtiyacı var.