Kocasının cenaze töreninde, acılı kadın, oğlunun koluna girmiş vaziyette gelenleri karşılıyormuş. Törene gelenler, kadına, ‘başın sağ olsun, kocanız neden öldü,’ diye soruyorlar, Kadın, “ Bel soğukluğundan öldü,” diyormuş. Kadın birkaç kişiye aynı cevabı verince, oğlu dayanamamış, annesinin kulağına eğilerek; “Anne ya! Babam ishalden öldüğü halde, neden bel soğukluğundan öldü deyip duruyorsun?” diye itiraz etmiş.
Kadın, “Oğlum, gelenlerin kocamın arkasından, bok yoluna gitti, diye düşünmeleri yerine, zevk yoluna gitti diye düşünmelerini istiyorum,” demiş.
Hikâyedeki kadın, ölen kocasının yasını tutacak yerde, başkalarının ne düşüneceğine önem veriyor. Olanı bir kenara koyuyor, olması gerekeni önemsiyor.
‘Olması gereken,’ formalitedir. Sadece hikâyedeki hanım değil, insanların kahir ekseriyeti formaliteye önem veriyor. İnsanlar neyi nasıl öğrenmişse, aynı kalıpta davranmak, hayatını bir rutine bağlamak istiyor. Çünkü rutin insana güven veriyor.
Bir insanın birinci ve kaçınılmaz önceliği güvendir. Güvende kalmak için, her şey bildiği gibi olsun, her şey yerli yerinde olsun, mümkünse hiç sürpriz olmasın ister. Sırf güven uğruna sürprizi olmayan düz, basit bir yaşama razı olmaya değer mi, işte bu tartışılır.
Basit bir yaşamın, korunaklı bir limanda, rüzgârdan, dalgalardan uzak sakin, bu yüzden dertsiz tasasız olduğu var sayılır. Özellikle meşakkatli yaşamı olanlar bu varsayıma daha çok inanırlar.
Basit yaşam güvenli gibi görünürse de öyle değildir. Nedenine gelince; birincisi, nasıl insanlar bir hastalık geçirince o hastalığa bağışıklık kazanıyorsa, zorluk, acı, sıkıntı da, aynı şekilde insanı güçlendirir. Güçlü insanlar asırlık ağaçlar gibiyken, güçsüzler saksı çiçeği gibidirler. Asırlık ağaçlar fırtınalara, kara, kışa aldırmadan dimdik ayakta dururken, saksı çiçeği en ufak hava değişiminde solar. Tıpkı bunun gibi hiç acı, sıkıntı görmeyen insanlar, basit bir zorlukta karaları bağlarlar.
İkincisi, insanın heves ettiği şeyler vardır. Basit yaşamı tercih edenler, heveslerini almak için mücadele etmeyi tehlikeli buldukları için vazgeçerler. Bu yüzden hevesleri kursaklarında kalır. Tatmin edilmeyen heves ukdeye dönüşür. Ukdeler saatli bomba gibidir, ne zaman hatırlansa insanın burnunun direğini sızlatır.
Formalite ile idare etmek, tatminsiz, renksiz, yavan bir hayattır. Buna razı olanlar, fiziki olarak yaşıyor olsa da, ruhen ölümden beter haldedirler.