Köpeğini gezdirmeye çıkan yaşlı hanım, süpermarketi görünce, biraz alışveriş etmek istemiş. Markete köpekle girmek yasak olduğunu görünce, dışarıda uygun bir yere bağlayıp içeri girmiş. Kadın içeri girdiğinde ne kadar sokak köpeği varsa bu köpeğin başına toplanmış.
Durumu gören polis, yaşlı kadını bulup, “Köpeğinizi bu şekilde yalnız bırakamazsınız,” demiş. Yaşlı kadın, nedenini sorunca, polis, “Köpeğiniz kızmış,” demiş. Kadın, “Evet, kızgın bir köpektir, her şeye kızar.” Polis, “Hayır öyle demek istemedim, köpeğiniz azmış.”
Kadın şaşırmış; “Az mı? Benim köpeğimin nesi azmış. Ben ona her şeyi alırım. Hiç bir şeyi az değildir!” Derdini bir türlü anlatamayan polis sinirlenmiş, “Hanım efendi köpeğinizin becerilmesi gerekiyor!” Kadın polisin ne demek istediğini anlamak için polisin gözüne bakmış, sonra da, “Sen becer o zaman. Zaten her zaman bir polis köpeğim olsun istemişimdir.”
Herkes karşısından anlayış bekler. Hikâyede hem polis, hem de yaşlı hanım, beklediği anlayışı bulamıyor ve hiçbir şekilde birbirini anlayamıyorlar.
Toplum içindeki insanlar eğitimi, asaleti, görgüsü, bilgisi, ekonomik durumu bakımından farklı. En derin fark, geçim sıkıntısı çekenlerle, can sıkıntısı çekenler arasında.
Geçim sıkıntısı çekenler, haklı olarak gelir getirici şeylerle ilgilenirler. Onlara göre bir şey gelir getiriyorsa yararlı, getirmiyorsa yararsızdır. Örneğin evinin duvarına resim asmak yararsızdır. Keza süs bitkileri, sinema, tiyatro da öyledir. Ona ilk evvela ve daima kazanç lazımdır. Can sıkıntısı çekenler, keyif ararlar. Gönüllerini hoş tutacak şeylere ilgi gösterirler. Sanat, felsefe bunların işidir.
İşte bu iki grubu sırt sırta vermiş iki kişi gibi görüyorum. İkisi de başka yöne bakıp başka şeyler görüyorlar. Bu iki insanın görüş alanlarında ortak nokta olma ihtimali bile yok. Birinin söylediğini öbürü anlamaz, öbürünün söylediğini diğeri.
Bunlardan birinin ben haklıyım dediğini varsayalım, kendi açısından gerçekten haklıdır ama bunu diğerine anlatma şansı yoktur. Toplumda buna benzer pek çok farklılık vardır. Bu farlılık çok doğal olmasına rağmen, nedense tartışma yaratır. Çünkü farlılıklar kendinden emin olmayanları; ‘Acaba ben yanlış mı biliyorum,’ şüphesine düşürür. Bu şüphe onu korkutur. Kendinden emin olanlar, başkalarının ne söylediğini, neden öyle söylediğini bildikleri için, onları anlayışla karşılayıp, kendi işlerine bakarlar. İşte bunlara anlayışı doğru diyoruz.