Günümüzde bir erkekle bir kadının birlikte yaşamasını tolum pek hoş karşılamıyor. Bu yüzden birlikte olmak isteyen kadın ve erkek, toplumun onayını almak için evleniyorlar. Evlenme akdi ile eşlerin birbiri üzerinde hakları oluşuyor. Sonradan bu akdi bozanlara ceza veriliyor.
Masum bir birliktelik için, ceza alabilecek bir sözleşmeye imza atmak zorunda kalanlar, çok iyi düşünmek ve hesabını doğru yapmak zorunda kalıyorlar. İşin içine düşünmek ve hesap giriyorsa, mantığı devreye sokuyorsunuz demektir. Mantık devredeyse, karşıdan en az verdiğiniz kadar alma talepleriniz vardır.
Mantık böyle diyor ama acaba aşk ne diyor?
Bir kere, aşk deyince,‘karşı cinse duyulan dayanılmaz çiftleşme isteği,’ kastedilmiyor. Aşk deyince, insanın iradesinin dışında, içine düşen ateş kastediliyor. Kişinin içine düşen ateş yükselip, bacayı sarınca; aşığın karşıdan hiçbir talebi olmaz. Atık o sadece vermeyi, düşünür. Her şeyini vermeye hazırdır, o anda canını vermek icap ediyorsa, gözünü kırpmadan verecek durumdadır.
Buradan yola çıkarsak, mantığa göre; aşk, delilik, aşka göre; mantık, anlamsızdır. Mantığa göre evlilik; günün koşullarına uygun olarak yapılır, aşka göre; kişinin, iradesi dışında içine bir ateş düşerse yapılır. (Şimdilerde gençler bunu, elektrik aldım diye ifade ediyorlar.) Aşk ile yapılan evlilikte, gün gelip, aşığın içindeki ateş sönerse ne olacak? ‘Ben artık âşık değilim, bu iş buraya kadarmış,’ diyecek ve evlilik sona erecek. Bu yüzden aşk ile yapılan evliliğin yürüme garantisi pek yok.
Evlilik mantıkla kurulur ve mantıkla yürütülür. Buna itiraz edenler, işin doğası kadınla erkeğin aşk ile bir araya gelmesidir, evlilik aşkla kurulmalı, yürüdüğü kadar yürümeli diyorlarsa, buna bir itirazım yok.
Evlilik bir akit olduğuna göre, zaten baştan kadın erkek ilişkisi doğasından koparılmış, kurallara bağlı hale getirilmiştir. Taraflar üzerine düşeni yaptığı sürece devam edecektir.
İşin en dramatik yanı; çok şeyi olduğu gibi, kadın erkek ilişkisini de doğasından koparıp, yaşamın en büyük hediyesinin, canına okuduk. Her şeyde yarar arayanlar, ‘Aşk karın doyurmaz,’ diyenler, hâkim güç oldular ve insan doğasına aykırı bir sistem tesis ettiler. Aşkı bir kenara koyarak sevmek, insana, insanca muamele edebilmek mümkün müdür?