Her ne kadar keşke demenin bir işe yaramadığını anlasak da, sıkıldığımızda, bunaldığımızda, yine de, ağzımızdan keşke ile başlayan cümleler dökülüverir. Tam bu şekilde düşünen, Walt Whitman; “Hayatımda tekrar hayvan olmak istediğim pek çok an oldu. Çünkü onlar arzulardan son derece bağımsız, ıstıraptan son derece bağımsız, rekabetten son derece bağımsız, hırstan son derece bağımsız,” demiş.
Hayvanlar ve bitkiler bir şey olmayı arzulamazlar. Örneğin bir tilkinin, insan olmak ya da fil olmak veya başka bir şey olma arzusu yoktur. Yine bir meşenin, baş meşe olmak veya sedir olma arzusu yoktur. Oysa insan her zaman bir şey olmayı arzular. Bazen beklediğinin olmasını, bazen daha güçlü ve zengin olmayı, bazen sevenlerinin artmasını, bazen mevkisinin yükselmesini, bazen baharın gelmesini vb. arzular.
Arzu; mevcut olmayan, gelecekte olacak bir şeyin istemektir. İstenen şey elde edildiğinde, arzu hop başka bir şeye konar. Bu kez, yine mevcut olmayan başka şey istenir. Örneğin araba isteyen arabasına kavuşunca, bu kez ev arzular, ona kavuşunca başka bir ev. Arzu, daima mevcut olmayan bir şeyi istediği için, hiç bir zaman tatmin edilemez.
Hal böyleyken insan neden hep arzularının peşindedir? Hiçbir zaman tatmin edemeyeceği şeyin peşinde neden ömür tüketir?
Bitkiler ve hayvanlar bir varlıktır ve öyle kalırlar. İnsan, bilinçtir, giderek daha üst bilince ulaşan bir oluşumdur. Ancak insan böyle olduğunu unutmuş daha doğrusu ona unutturulmuştur. Zira insan bilinç olursa hiçbir kalıba sokulamaz, kimse tarafından kullanılamaz.
Doğal mecrasından sapan ya da saptırılan insan, asıl amacını yitirmiştir. Artık geriye bir gün öleceğini bilen ve ‘madem ölüm var, öyleyse yaşamın ne anlamı var?’ diyen, hayatını anlamlandırmak için çırpınan insan kalmıştır. Anlamsız hayatına anlam katabilmek amacıyla, arzularının peşinden koşmak ona kısmen de olsa tatmin edici gelir.
Arzuladığına ulaşınca, heyecanın kaçtığını tecrübe edenler bile, hayatına başkaca bir anlam katamadığında, yine arzu peşinde koşmayı tercih ediyorlar. Zira tam farkında olmasalar da, arzu peşinde koşmanın verdiği meşguliyet ile oyalanmak, onlara, hayatlarının anlamsız olduğunu unutturuyor.
Hayatın anlamsızlığını unutacak bir meşguliyet bulamayanlar, yüreğinde bir eziklik hissediyorlar. İşte can yakıcı bu ezikliğin bir sebebini aradıklarında, keşke ile başlayan cümlelerle müracaat ediyor. Keşke, bu şey, başka türlü olsaydı da, şimdi hayatım anlamsız olmasaydı, demeye çalışıyorlar.