İnsanı bir cep telefonu gibi düşünelim. Sabah yataktan, yüzde yüz şarj edilmiş olarak kalkmış olsun. Bu yüz birim enerjiyi bütün güne yayabilenlerin enerjisi bitmez. Enerjisini, daha öğle olmadan yüzde on beşe düşürenler, artık akşama kadar acil durumlara yetecek enerjisi ile bitkin, bezgin, bıkkın durumda idare etmek zorunda kalırlar.
İnsanın enerjisini neler bitirir?
En başta öfke. Yaşamı tehdit edilen insan öfkelenir. Öfke müthiş enerji kaybettirir, mesela, kırk birim enerji uçar gider.
Kötü bir şey olacak kaygısı; ‘Benim ya da yakınlarımın başına kötü bir şey gelirse ben ne yaparım?’ düşüncesi, ‘Ben zaten şansız biriyim, her kötülük beni bulur, hiçbir şey istediğim gibi olmuyor,’ karamsarlığı. Her akla gelişte, üç, beş birim enerjiyi alır götürür.
Acelecilik, telaş, tez canlı olmak, kaygının yavrularıdır, her biri iki, üç birim enerji harcar. Kindar olmak, kin duyulan kişi, her akla gelişte, en az on birim enerji alır.
Başkalarının görüşleri; yeterince kale alınmadığını düşünmek, beş birim. ‘El ne der?’ korkusuyla, içinden geldiği gibi davranmak yerine, başkalarının beğenisine uygun davranmak beş on birim enerji.
Havanın kapalı olması üç birim, başa gelebilecek küçük aksilikler beş on birim. Çevredekilerin ufak tefek eleştirisi, laf sokması beş birim.
Enerji kaybettiren şeyleri özetlemek gerekirse, saldırıya uğramak, saldırıya uğradığı kanısına varmak, karamsar olmak, başkalarının değerlendirmelerini ciddiye almak diyebiliriz.
Peki, enerji nasıl artırılır ve nasıl tasarruf edilir?
İnsan saldırıya uğrarsa, canını kurtarmak için tüm enerjisini seferber eder. Bu seferberliği sağlayan öfkedir. O yüzden öfke çok enerji tükenir. Zaten can kurtarmak için harcanan enerjiye, helal olsun deriz. Ancak ortada gerçek saldırı olmadığı halde, örneğin ‘küçük düşmek,’ ‘altta kalmak,’ ‘hak ettiği değeri görememek,’ vb gibi durumları gerçek saldırı kabul ederek enerji harcamak insanı bitiriyor.
Başkalarının, kendini üstün göstermek veya diğerlerini kullanmak amacıyla yaptığı hamleleri, saldırı olarak değerlendirenler enerjisini heba ederler. Oysa durumun farkında olanlar, ‘kendini büyük gösterme çabasını’ zavallılık, ‘diğerlerini kullanma çabasını,’ çakallık olarak görür. Bunu yapanlara güler geçerler.
Burada anahtar kelime, farkında olmaktır. Olan bitenin, farkında olmak isteyenler, ‘Bu neden böyledir, bu neden böyle değildir,’ diye, sorup araştırırlar. Gün gün farkındalıkları artar, bilinçleri gelişir. Gelişmiş bilinç, zavallılarla ve çakallarla uğraşıp enerjisini heba etmez.