Kore’de, biri yaşlı biri genç iki rahip, yanlarında kitaplarıyla, nehrin karşısındaki köye gitmek için yola çıkmışlar. Nehir kenarında bir sandala binmişler. Sandalcıya; “Vakit biraz dar. Köye varmak için ormanın içinden geçeceğiz, karanlık çökmeden köye varmak istiyoruz. Biraz acele eder misiniz?” demişler.
Sandalcı kıyıya yanaşmış, yavaş hareketlerle sandalı bağlarken, “Acele etmezseniz köye vaktinde ulaşırsınız, eğer acele ederseniz, köye ulaşıp ulaşmayacağınızı bilemem,” demiş. Rahipler birbirine dönüp, “Galiba biz bir ahmak ile karşı karşıyayız. Acele edersek, ulaşamazmışız! “ demişler. Kitaplarını aceleyle yüklenip, koşarcasına yola koyulmuşlar. Sandalcı yeniden, “Acele etmeyin dostlar. Acele edenin köye ulaştığını daha hiç görmedim,” demiş. Rahipler söylenene kulak asmadan yollarına koşarak devam etmişler.
Dar ve engebeli yollarda koşarak giderlerken, yaşlı rahip, dizini kayaya çarpıp yaralamış. Bu sırada kitaplar ve metinler çevreye savrulmuş. Genç olan rahip, savrulan kitapları ve metinleri toplamak için sağa sola koşturmaya başlamış. Rahipler, kazanın telaşıyla uğraşırlarken, sandalcı elinde bir asa ile sanki geziniyormuş gibi yavaş yavaş yürüyerek yanlarına gelmiş. Bunları görünce, “Tahmin ettiğim gibi oldu gördünüz mü? Size bu engebeli dağ yolunda yavaş ilerlemenizi söylemiştim. Bunu köye giden herkese söylerim ama sabırsızlar beni dinlemezler,” demiş. Yaşlı olan rahip, “Biz senin söylediğini böyle anlamamıştık,” demiş.
Çağımız sürat çağı, insanlar yarış halindeler. Herkes hızlı gitmek ve önde olmak istiyor. Zira yavaş giderse, öndekine yetişemediği gibi, arkasındaki ona yetişebilir hatta geçebilir. Öyleyse acele etmeli, bir an önce öndekine yetişmeli, arkadan gelenin yetişmesine izin verilmemelidir
Aceleci davranmanın maddi açıdan işe yaradığı muhakkak. Elbette hızlı giden daha kısa zamanda daha çok mesafe kat eder. Ancak hikayede anlatılan, dar ve engebeli köy yolu, mecazen, manevi yolu kastediyor.
‘Maddi yoldan hızlı giden tez varır’ ama manevi yoldan ilerlemenin usulü başkadır. Manevi yolda ilerlemek, yani kemale ermek isteyenler, kararlı ve sabırlı olmalıdır. Bu usulü bilmeyenler maddi yoldan gittikleri gibi hızlı gidip çabuk varacaklarını varsayarlar. Bu varsayım, ‘ Bir kadın bir bebeği dokuz ayda doğurursa, dokuz kadın bir bebeği bir ayda doğurur,” demeye benzer.
Olgunlaşmak, kemale ermek, anlamak, kavramak isteyenler, sabırla, kararlılıkla usul usul yol almalıdır.