Hepimiz hedeflediklerimize erişmek için çaba sarf ederiz. Diğer deyişle kazanmak isteriz. Kazanmak istediğimiz; bazen okul; bazen yöneticilik; bazen para; bazen zaman gibi çeşitli hedeflerdir. Kalite; bunları kazanmak için izlediğimiz yolda gizlidir. Kalitenin varlığı “Nasıl kazandın?” sorusuna verilen yanıt veya yanıtlardan anlaşılır.
“Nasıl?” sorusuna verilen en önemli yanıt insan duygularıdır. Kalite yönetiminde ölçme-değerlendirme araçlarından birisi “müşterinin sesi” uygulamasıdır. Ticarette önemlidir. Çünkü müşterisini mutlu edemeyen şirketler yaşayamaz.
Kamu kurumlarında daha farklıdır. Kamu kurumlarında “yararlananların veya müşterilerin” sesleri kurumdaki iyi uygulamalar veya yanlış uygulamalar hakkında bilgi sağlar. Kamu kurumunda aksaklıktan çok bahsediliyorsa ülke kaybediyor demektir. Ticari hayatta şirket kaybederken, kamu kurumlarındaki aksaklıklar ülkede kayıpların olduğunu gösterir.
“Müşterinin sesi” uygulaması çok faktörlüdür. Özellikle geri bildirimde bulunan bireylerin bilgi düzeyleri etkilidir. Bilgi düzeyi az olan kişilerin beklentileri düşük olabilir. Hizmet veya ürün hakkında bilgisi yeterli olmayabilir. Bu durumda yetersizlik durumu konusunda yanlış geri bildirimde bulunabilir. Yanlış yorumlar yapabilir. Üreten farkında olsa da bu kişiler iyi olmayan ürün ya da hizmete çok iyi diyebilir.
Gerçek verilere dayalı geri bildirimler ancak bilgili ve yetkin insanlar tarafından verilir. Özellikle bu kişilerin değerlendirmelerine kulak verilmelidir. Bu tür insanların “Nasıl?” sorusuna verdikleri yanıtlar, uygulamaların kalitesi hakkında bilgi verir.
Hint söylencelerinden “fil ve altı görme engelli adam” sınırlı bilgileri ile ve erişebildikleri yerlerine göre fili tanımlamışlar. Hortumuna dokunan file “yılan”; dişine dokunan “mızrak”; kulağına dokunan “yelpaze”; karnına dokunan “duvar”; bacağına dokunan “ağaç”; kuyruğuna dokunan “halat” diye tanımlamış. Bu söylence çeşitli kültürlerde farklı yorumlansa da felsefe yaklaşımı herkes kısmen haklı, ancak toplam olarak çok yanlış.
Kısıtlı bilgiyle, herkes kendisini haklı görebilir, ancak bütünde kusur varsa anlaşılamaz.
Her yapılan işte; neyin, niçin, nerede, ne zaman, nasıl ve kim tarafından yapılacağı net belirlenmelidir. Bu altı unsurdan yalnız “nasıl” yapılacağı veya yapıldığı konusu en sübjektif olandır ve toplumdaki insanların insan hakları, hukukun üstünlüğü ve ahlak ilkelerini benimseme derecesini gösterir.
Eğitim kurumları “Nasıl?” sorusuna hakkıyla ve gerçeklere dayalı yanıt verebilecek, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve ahlak ilkelerini benimsemiş kişileri yetiştirmeye odaklanmalıdır. İnsana kıymet verilmeyen toplumlar için gelecekte var olmak çok zorlayıcıdır.
Bu hafta Cuma, 10 Kasım Atatürk’ü anma günü. Huzurlarınızda Büyük Atama saygılarımı sunuyorum.
İyi bir hafta diliyorum.
Sevgi ve Saygıyla kalın.