26 Mart 2025 Çarşamba

İlişkilendirme becerileri gelişmeden yarışılabilir mi?

Diler Aslan

18-09-2017
Bize yazmak için tıklayınız.

 

Küreselleşen dünyada birey olarak, topluluk olarak ve toplum olarak sürekli rekabet içerisindeyiz. Dolayısıyla yarışıyoruz. Bu yarış saniyelere hatta saniyenin ast katları gibi kısa zamanlar içerisinde yer alıyor. Yarışta kazanmak bütünü net görebilmeye, bütünün bileşenlerini anlamaya ve aralarındaki ilişkileri kurabilmeye dayanıyor. Analiz ve sentez kapasitesinin yüksek olması gerekiyor. 

Kalite yönetiminde ilişkilendirmeye çok önem verilir. Dolayısıyla ilişkilendirme becerileri yüksek olan kişiler daha başarılı olurlar. Bu bağlamda, kalite sistemlerinin tam olarak yapılandırılması bireylerin ilişkilendirme becerileriyle doğru orantılı. Diğer deyişle, bireylerin ilişkilendirme becerileri ne kadar iyiyse kalite sistemi hakkıyla kurulabilir. Bunun farkında mıyız? Yaşadıklarımız, çoğumuzun farkında olmadığını gösteriyor.

Örneğin, inovasyon konusunu değerlendirelim. İnovasyon zirveleri yapılıyor. Sonuncusu 06-07 Eylül 2017’de gerçekleştirildi. Bu zirvelerde bakanlar konuşuyor. Diğer taraftan eğitim sistemi farklı yönlerde yol almakta… Eğitim ve öğretim yeterli değilse inovasyonda nasıl başarılı olunur?

İnovasyon, “Değişen koşullara uyabilmek için toplumsal, kültürel ve yönetimsel ortamlarda yeni yöntemlerin kullanılmaya başlanması, yenilik, yenileşim” olarak tanımlanıyor. İnovasyonun değer katması bekleniyor.

Tanıma bakılınca anlaşılabileceği ibi inovasyonun gerçekleşebilmesi için önemli şartlar gerekiyor. İnsanların küçük yaşlardan itibaren yaratıcı, sorgulayan, düşünce ve konuşma özgürlüğü bulunan bir toplumda yetişmeleri gerekiyor. Basın organlarını göz gezdirin. Ülkemizde böyle bir ortam var mı? Çoklu disiplinli takım çalışmalarına yatkın mıyız?

Eğitim-öğretim inanca göre şekillendirilmeye çalışılıyorsa, çoklu disiplinli çalışma ortamları yapılandırılamıyorsa, fikir söyleme hatta sorgulama konusunda sorun yaşanıyorsa, başarılı bir inovasyon ortamından bahsedilir mi? 

Sürekli iyileştirme konusunda da insanların ilişkilendirme becerilerinin henüz yeterli olamadığı gözleniyor. Böyle olunca da birbiriyle ilişkili süreçler, yazılar, alanlar birbirleriyle eşgüdüm içerisinde olamıyor.

İlk çıktıklarında misyon ve vizyon sözcüklerine karşıt olanlar vardı. ISO 9001 Kalite Yönetimi Standartları eğitimlerinde bu konuda çok zaman harcanırdı. Değerlerin ve kalite politikasının yazılması da ayrı bir eğitim gerektiriyordu. Bu kavramlar aslında topluluğun amacı veya amaçları ile ileride nerede olmak istediklerinin ifadeleridir. Amaç ve uzaktaki hedef yetmemekte, hedeflere ulaşmak için hangi değerlerin benimseneceği ve nasıl yol alınacağının da açıklanması istenmektedir. Çünkü hedefe erişebilirsiniz ancak hangi değerleri benimseyerek erişeceğinizin de önemlidir. Ahlak, insan hakları, hukukun üstünlüğü temel değerleri yanında yürüdüğünüz yolda çevrenize nasıl davranacağınız da önemlidir. 

Misyon, vizyon, değerler ve kalite politikası öyledir ki, yazıldığı ortamda bırakılmaz. Her türlü uygulamanızda bu yazdıklarınızı kanıtlamanız gerekir. Bunları da açıklamanız gerekir.

Kalite sisteminin tam anlamıyla kurulması ifadesi işte bunları kapsıyor. Çoğunlukla, misyon, vizyon, değerler ve kalite politikası yazılıyor. Ancak kalite yönetimi uygulamalarında hangi uygulamanın hangi değerle veya kalite politikasının hangi maddesiyle ilgili olduğu ilişkilendirilmiyor. Değerlendirme veya denetimlerde bunları göremiyorsunuz.

Durum böyle olunca da yapılan her uygulama durum kurtarmaktan öteye gidemiyor. Günümüzde geçmişten alınan derslere bilimsel olarak yaklaşılmıyorsa, bütün içerisinde ayrıntılar ilişkilendirilemiyorsa dünyadaki yarışta yer alınamayacağı net olarak anlaşılmalı.

Beceriler açısından yetişkinler olarak neredeyiz? Çocuklarımıza rol modelliğe hazır mıyız?

Selçuk R. Şirin’in “Bir Türkiye Hayali” başlıklı kitabını okuyorum. Selçuk Şirin, New York Üniversitesi’nde kürsü profesörü. Çok değerli bir kişi. Onun hakkında bilgilere İnternet’te erişebilirsiniz. Selçuk Hoca, hem gerçekleri bilimsel olarak sunmakta hem de reçete vermekte. Alanı ve aldığı eğitim, kendi yeteneği ve yetkinliği her açıdan güven veriyor. 

Kitapta, “Neredeyiz? Ne yapmalıyız?” Sorularına yanıt bulabilirsiniz. Hem de 0 yaşından 65 yaşına kadar herkes için. Her konuyu ilişkilendirerek bilimsel ve kanıtlara dayalı açıklamakta.

Bu yazının başlığıyla ilgili olarak kitaptaki bir bölüme dikkat çekmek istiyorum. “Biz Neden Beceriksiz Bir Ülke Olduk?” OECD’nin “Yetişkin Becerileri Araştırması” 2016 sonuçlarına göre Türkiye’de yetişkinlerin yarısı ne okuduğunu tam olarak anlıyor, ne de basit sayısal işlemlerin ötesine geçebiliyor. Teknoloji kullanarak sorun çözme becerileri açısından da sonuncuyuz.

“Yarısı” ifadesine dikkat çekmek istiyorum. Böyle olunca ilişkilendirme becerilerimizi de gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?  

İyi bir hafta diliyorum. 

Sevgi ve Saygıyla kalın. 

 

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Diler Aslan - Diğer Yazıları
Bütün Diler Aslan Yazıları