Tanrı dünyayı yeni kurduğunda, on emir hazırlamış. Bu on emri gönüllü olan millete vermek istemiş. Bunun için önce Hindistan’a gitmiş ve Hindulara, “Size on emir getirdim, bunu almak ister misiniz?” diye sormuş. Hindular, Tanrıya, “On emrin birincisini söyler misiniz?” demişler. Tanrı, “Hemen söyleyeyim; birinci emir, öldürmeyeceksin,” demiş. Hindular; “Biz bunu istemeyiz. Yaşam epey karmaşık, içinde ölmek de var, öldürmek de. Bu bize göre değil, biz alamayalım,” demişler.
Tanrı bu sefer Müslümanlara gitmiş, “Size on emir getirdim, almak ister misiniz?” demiş. Müslümanlar da, “Tanrım bize bir tanesini söyler misin?” Tanrı, hemen söylüyorum, “Zina etmeyeceksiniz,” demiş. Dört eşli olabilen Müslümanlar, bu emrin dört eşliliği sıkıntıya sokacağını düşünüp, “Bu bize göre değil,” demişler.
Tanrı, bu teklifi kime sunduysa, kabul ettirememiş. En sonunda Yahudilerin lideri Musa’ya teklif etmiş. Musa, “Bu bize kaça mal olur?” demiş.
Bu yakıştırma hikâyede, Yahudilerin kazanma hırsı hiciv edilmiş.
Her ne kadar cimrilik ve kazanma hırsı Yahudilere atfedilse de, bu özellik, her iş adamının prensibidir. Hatta günümüzde hemen herkesin prensibi haline gelmiştir.
Aslında kazanma isteği masumdur. Elbette herkes, ihtiyaçlarını karşılamak için kazanmak isteyecektir. Ancak kazanma isteği, hırsa dönüşen insan, hem para kazanmayı hem de, her zaman, her yerde, her meselede kazanmayı istiyor. Her zaman haklı olmak, tartışmada galip gelmek, son sözü söyleyen olmak istiyor. En güzel araba, en güzel ev onda olsun ama başkasında olmasın istiyor.
Kazanma isteği, kazanma hırsına dönüşünce, masumiyetini kaybediyor. Zira o zaman, kişi, yarışacağı rakibini, yok edilecek düşman gibi görüyor. Hak, hukuk, merhamet, empati tanımayan bir zalime dönüşüyor. Hele kişi ezik büyümüşse, sonradan görmeyse kolayca gaddarlaşıyor.
Peki, ne uğruna?
İnsan en nihayetinde mutlu mesut yaşamak istiyor. İhtiyaçtan fazla kazanmak, cazibeli nesneler satın alabilir ama mutluluk alamaz. Can sıkıntısını giderici eğlence satın alabilir ama dinginlik alamaz. Kazanma hırsına kapılanlar bunları kolay kolay anlayamıyorlar. Anladıklarında ise iş işten geçmiş oluyor.