Bir antikacı, dükkanındaki eşyaları tasnif ederken, bir vazoyu kucağına alınca, vazodan önce dumanlar, sonra bir cin çıkmış.Adam şaşkın bir haldeyken, Cin, önünde saygıyla eğilmiş ve “Beni hayata döndürdüğün için sana minnettarım. Ben senin için çalışmaya hazırım. Bana ne iş verirsen yaparım. Eğer yapacak bir işim olmazsa hayatın tehlikeye girer, seni öldürürüm,” demiş.
Adam, ‘Ne kadar şanslıyım. Yıllardır hayalini kurduğum, bin türlü iş var. Onları cine bir bir yaptırırım,’ diye düşünmüş. Hemen ilk iş, deposundaki yüzlerce antik a eşyanın sayımının yapılmasını, tasnif edilmesini, temizlenip, onarılıp, düzenlenmesini istemiş. Cin, “Baş üstüne,” deyip işe başlamış. Adam daha işlerinin yapılacağına sevinirken, Cin birkaç dakika sonra; “İsteğiniz yerine getirildi efendim,” deyince, adam, başına büyük bir belanın geldiğini anlamış. Cin’den kısa bir süre müsaade isteyip, bir ermişin yanında koşmuş, derdini bir solukta anlatmış, “Ne olur bana bir çare,” diye yalvarmış. Ermiş, “Cin’e, yapamayacağı bir şey söylemek lazım,” diye mırıldanıp düşünürken, buldum; “Git ona daireden kare yapmasını söyle,” demiş. Adam, Cin’e, bunu söylemiş. Cin, daireden kare yapmak için uğraşmaya başlamış, fakat bir türlü yapamıyormuş. Adam ise normal hayatına geri dönmüş ve günü geldiğinde eceliyle ölmüş, Cin hala uğraşmaya devam ediyormuş.
Acaba bizler de, tıpkı hikâyedeki cin gibi değil miyiz? ‘İnsan beyninin önüne, onun oyalanacağı bir şey konmazsa, beyinler ya negatif ya da şer üretir,’ derler. Beyin bir şeye odaklandığında, şahıs onunla oyalanıyor, başka bir şey düşünmüyor, dertler, tasalar unutuluyor.
Bir meşguliyeti olmayanların, aklına negatif ve şer düşünceler üşüşür. Bu düşüncelere, vücut duygularla cevap verir. İçten içe bir huzursuzluk, tedirginlik yükselir. Adına, can sıkıntısı dediğimiz, bunalım başlar. Bunalım tahammül edilemez, hale gelince bu durumdan acilen çıkış aranır. En kolay çıkış, hoş bir meşguliyet bulmaktır. Nasıl ölmek üzere olan hastaya serum takılıyorsa, bunalıma giren de kendine meşguliyet serumu takar.
Para, muhteşem meşguliyetler satın alabildiği için, insanlar parayı meşguliyet serumu gibi görüyorlar. Bu mantık pek yanlış görünmese de, biz beynimizi neden meşgul etmek durumundayız? Meşgul etmediğimizde niye canımız sıkılıyor?
Niye biliyor musunuz? İnsan doğal hayatını değil, kendisine benimsetilen hayatı yaşıyor. Bu çağda, doğal bir yaşamın mümkün olmadığına, kendini inandırmaya, yavan hayatına, bir anlam katıp yaşanır kılmaya çalışıyor. Eğer beyni meşgul olmazsa doğasına uygun yaşamadığının, ipuçlarını görür hale geliyor. Bu ipuçları, kişiyi kendiyle yüzleşmeye, hesaplaşmaya çağırıyor. Kendisiyle yüzleşmeye gücü olmayanlar, bu ipucuyla karşılaşınca, dehşete düşüyor ve derhal onu unutmak için meşguliyet serumuna müracaat ediyorlar.