Tebdili kıyafetle halkın içine giren kral, gece yarısı herkes uykudayken, bir
ağaç altında oturan bir adam görmüş. Bu adamı merak etmiş, üst üste üç gece
aynı saatte orada otururken görünce, “Neden evine gidip uyumuyorsun?” diye
sormuş. Adam, “Benim hazinelerim var, onları koruyabilmek için uyumuyorum.
Uyuyanların bir hazinesi yok,” demiş. Kral, “Ben burada bir hazine
göremiyorum,” deyince, “Hazineler içimde,” demiş.
Adamın cevabı kralı düşündürmüş. Bu adamda bir başkalık var, ‘Bu adamı saraya
davet edip, sırrını öğreneyim. Hoş bu gibi insanlar sadelikten hoşlandığı için
davetimi kabul etmez ama bir denmeliyim,’ diye düşünüp, “Sarayıma konuk olursan
çok sevinirim,” demiş. Adam sanki teklifi bekliyormuş gibi, hemen kabul etmiş.
Adamın saraya gitmeye hevesli görünmesi, kralın kalbine şüphe düşürmüş.
Saraya varmışlar, kral sarayın en güzel odasına götürüp, kalacağı yeri
göstermiş. Kral, adamın, ‘Ben bu kadar lüks istemem, daha mütevazı bir oda olsun,’
demesini umuyormuş ama adam, “Burası güzel, tam bana göre,” demiş.
Bu olanlardan sonra Kral, ‘Ben de bu adamda bir başkalık var sanıyordum ama
galiba yanılmışım,’ diye düşünmeye başlamış. Ertesi gün mükellef bir kahvaltı
hazırlatıp, konuğunu kahvaltıya çağırmış. Adam sofraya bir güzel
kurulmuş, sofradakilerden iştahla yemiş. Yemek sonrası kral, muhteşem giysiler
hediye etmiş, hepsini de hiç nazlanmadan kabul etmiş. Kral bir
hafta sonra, ‘Bu adamın bir numarası yok, hatta galiba sahtekarın teki,’ diye
düşünmeye başlamış. Bu adamı yoklamak için, “Sana bir soru sormak istiyorum,”
demiş. Adam, “Sorunu biliyorum. Aslında soruyu bir haftadır sormak istiyordun
ama nezaketen bir hafta bekledin. Seninle uzun bir yola çıkacağız, ben uygun
gördüğüm yerde cevabı vereceğim,” demiş. Kral, “Tamam, sorum şu, bir hafta önce
bir aziz gibi görünüyordun oysa senin bir farkını göremedim,” demiş.
Atlara binmişler giderlerken, Kral ne zaman “Hadi artık daha ne kadar
gideceğiz, cevabını daha ne zaman vereceksin,” dedikçe, Adam, “Biraz sonra,”
demiş. Gide gide, ülkenin sınırına varmışlar. Adam atını sürmeye devam edince,
Kral, “Nereye gidiyorsun? Burada soruyu cevaplamalısın,” demiş. Adam, “Benim
hazinem yanımda, ben istediğim yere gidebilirim, benimle geliyor musun,
gelmiyor musun?” Kral, “Benim krallığım, sarayım, sahip olduğum her şey burada.
Ben buradan ayrılamam,” demiş. Adam, “Şimdi farkı görüyor musun? Benim hazinem
içimde. İstediğim yere gidebilirim,” demiş. Kral, “Adamın ne dediğini anlamış,
beni affet, seni şimdi anladım, sen büyük bir azizmişsin. Ne olur benimle
sarayıma gel,” demiş. Adam, “Şimdi seninle gelsem bir hafta sonra yine aklına
şüpheler düşer. Ben sarayda ya da başka bir yerde yaşarım, benim için fark
etmez,” demiş ve atını sürmüş gitmiş.
Acaba
adamın hazinesi neydi diye merak ediyorsanız, ben adamla karşılaştım ve sordum,
Adam, belli değimli a benim canım, benim hazinem, “Huzur, sevgi, şefkat,
mutluluk, bilinç, aydınlanmaktır, daha ne olsun?” dedi.