Bir
adam, dertlerinden bıkmış. Etrafına bakıyor, herkesin mutlu olduğunu görüyor,
kendinin bahtsız olduğunu düşünüyormuş. Bir gün sıkıntısı canına tak edince,
‘Tanrım ne olursun benim dertlerimi al, bir başkasının derdini bana ver.
Dünyada zaten benimkinden daha büyük derdi olan yoktur. Ben başka birinin
derine razıyım,’ diye dua etmiş.
O gece rüyasında Tanrı’yı görmüş. Gökyüzünde beliren tanrı, tıpkı kendisi gibi,
‘Benim derdimi al, başka birinin derdine razıyım’ diye yalvaranların
hepsine, şöyle buyurmuş: “Dertlerinizi bir çantaya doldurup tapınağa
gelin.”
Dualarının kabul olduğuna çok sevinen acılı insanlar, sevinçle dertlerini bir
çantaya doldurup, tapınağa gitmişler. Tapınağa vardıklarında, Tanrı, “Şimdi
çantalarınızı duvarın dibine dizeleyip, ortada toplanın,” demiş. İlk kez
başkalarının dertlerini yakından gören insanlar, diğer çantaları görünce
şaşırmışlar. Bazı çantalar kendilerininken daha büyükmüş. Ayrıca çantaların
dışından göründüğü kadarıyla, başkalarının dertleri kendininkine
benzemiyormuş. Hepsi, ‘Ben kendi derdimi tanıyorum ve onunla nasıl başa
çıkacağımı biliyorum, tanımadığım dert ile nasıl başa çıkacağım? Çantalara
bakılırsa bazılarında benimkilerden daha büyük dertler var,’ diye endişelenmiş.
Çantalarını kenara dizip ortaya geldiklerinde, Tanrı, “Şimdi herkes
istediği çantayı alabilir,” demiş. O anda herkes telaşla duvar dibine koşmaya
ve kendi çantasını kapmaya çalışmış. Herkes kendi çantasını kapma niyetinde
olduğundan, hiç kargaşa yaşanmamış. Kendi çantasını alan insanlar evlerine
mutlu bir şekilde dönmüşler.
Adam sabah uyandığında, “Tanrım, rüyamda bana her şeyi çok güzel anlattın,
teşekkür ederim. Bir daha senden böyle bir şey istemeyeceğim,” demiş.
Bugün her kim ne yaşıyorsa, bunların
temelini dün, kendisi attı. Küçük bir azınlık, ‘Evet yaşadıklarımın
temelini dün ben attım,’ diyebiliyor ama büyük çoğunluk bunu kabul etmiyor.Yani
insanlar, hayatının sorumluluğunu alanlar ve almayanlar olarak ikiye ayrılıyor.
Hayatının sorumluluğunu alanlar,
yaşananlardan ders çıkararak, hiç olmazsa yarınların temelini düzgün atmaya
gayret ediyorlar. Almayanlar, ‘Ben kurbanım, aslında böyle olmasını istemedim,
buna mecbur edildim,’ diyerek, ‘Olanlardan ben sorumlu değilim,’ demeye
getiriyorlar. Zira sorumluluğu kabul ederlerse, kabahatli olduğunu kabul edip,
çözüm için çabalamaları gerekecektir. Çabalamayacak gücü olmadığından durmadan
şikayet ederler.
Mevcut sıkıntılar için insanın önünde
üç seçenek görünüyor. Birincisi, çözüm aramak ve bunun için çabalamak,
ikincisi, kılını kıpırdatmadan oturup şikayet etmek, üçüncüsü, çözümü başkasına
havale etmek. İnsan sıkıntısını yalnızca kendisi çözebilir. Hikayedeki gibi
Tanrıya havale edenler bile, sadece ders alır.