Yaşam
kutuplardan oluşur. Bunlar; gece-gündüz, erkek-dişi, sıcak-soğuk,
ışık-karanlık, sevgi-nefret, yaşam-ölüm, yüksek-alçak, yer-gök vb. Kutuplar
birbirinin zıddı gibi görünse de aynı zamanda birbirinin tamamlayıcısı, destekçisi
ve yardımcısıdır. Tıpkı nefes alıp vermek, gibi, biri olmazsa öteki
olmaz. Yaşam, kutupların dengesi ile mümkündür. Çinliler buna Ying-Yang dengesi
derler.
Tüm canlılar gibi insan da kutupların çekimi altındadır. Bir kutuptan diğerine
gider gelir. Eğer dengeyi tutturabilirse huzurlu olur.
Her şeyi tasnif etmeye bayılan mantık, kutupları da olumlu, olumsuz diye ikiye
ayırır. Örneğin; ışığa olumlu, karanlığa olumsuz veya sevgiye olumlu, nefrete
olumsuz, der. Mantıkla hareket edenler, buradan yola çıkarak, ben sadece olumlu
olanları yaşamak, olumsuzdan kaçınmak istiyorum derler.
Olumsuzlardan kaçınmak, çok mantıklı görünür. Bu mantık yok mu bu mantık; ‘Bak
dünyaya bir kere gelmişsin, acı, keder, kötülük, nefret senden uzak olsun,’
diyor, adeta ağzından bal damlıyor. Bu mantığın peşine takılmayan yanar.
Mantık böyle diyor ama hayat mantıksal değil ki! Mantık her yerde çuvallıyor.
Şunu şöyle yaparsam, bunu da böyle yaparsam bayram olacak diyor, bir türlü iki
ucu bir araya gelmiyor. Haydi, yeniden hesaplar kitaplar yapılıyor, yeni
bayramlar planlanıyor, o gün geliyor, dağ fare doğuruyor. Mantık asla pes
etmiyor hemen yeni bir proje sunuyor.
Mantık, hayatın bir kutuplu olabileceğini iddia ederek, hayatın gerçeğine çalım
atılabileceğini sanıyor. Nefret olmadan sevginin, derinlik olmadan
yüksekliğin, ışık olmadan karanlığın, kadın olmadan erkeğin olabileceğini
varsayıyor. Bu varsayıma göre tek kanatla uçulabilir! Yaşam acısıyla,
tatlısıyla bir bütündür. Yaşamın bir parçasını olumsuz diye değerlendirmek,
mantığın zavallılığıdır. Onlar yaşamın dengesini sağlayan kutuplardır.
Mantığın, kutupları olumlu- olumsuz diye nitelemesi, bir bütünü ikiye ayırmak
anlamına gelir. Mantığın karakteri böyledir, bütünü parçalayarak öğrenmeye
çalışır. Mantığı esas alanlar başka türlüsünün mümkün olamayacağını sanırlar.
İş bu hale gelince, parçalara bakmaktan bütünü göremez olurlar.
Bir bütünü parçalara ayırıp, nitelemek, bizim farklı olduğumuzu vurgular.
Evrenin bir bütün olduğunu görenler, hepimizin bütünün bir parçası olduğumuzu
hatırlayacaktır.