Harvard
Üniversitesinde çalışan filozof, George Santaya’ya yüklü bir miras kalınca,
işini bırakmaya karar vermiş. Bunun üzerine kendisine bir veda töreni
düzenlenmiş.
Öğrenciler ve arkadaşları bir salonda toplanmış ve kendisinden bir konuşma
yapması istenmiş. Hoca küsüye çıkıp konuşmasını yaparken bir ara gözleri
pencereden dışarıya kaymış. Orada çamurlu karların arasında bir hor çiçeği
görmüş. Aniden konuşmasını kesmiş, toparlanmaya başlamış. Çantasını alıp, salondan
çıkmaya hazırlanırken, arkasını dönmüş ve yumuşak bir sesle;
“Af edersiniz hanımlar beyler, konuşmamı sürdüremeyeceğim. Az önce nisanla bir
randevum olduğunu fark ettim,” demiş ve çıkmış gitmiş.
Filozof, muhtemelen daha önce defalarca
o pencereden bakmıştır ama hor çiçeğini ilk kez fark etmiştir. Anlaşılan
o gün bir başka gözle baktığı için o çiçeği fark etmiş.
Sanırım hepimizin başına gelmiştir.
Defalarca geçtiğimiz sokakta, daha önce görmediğimiz bir şey görür, ‘Ben bunu
daha önce nasıl görmemişim,’ deriz. Göz her zaman bakar ama sadece zihnin
gündemi ile ilgili şeyleri görür.
Keyfi yerinde, içi coşan bir insan;
rengârenk çiçekleri, vızıldayan böcekleri, yemyeşil ağaçları, cıvıldayan
kuşları, parlayan güneşi, şırıl şırıl akan dereyi, sevgiyle bakan gözü görür.
Karamsar bir insan, eksikleri, aksilikleri, hataları, yanlışları, terslikleri,
kuralsızlıkları, uyumsuzlukları, aksaklıkları, kara bulutları görür. Paragöz
bir insan, paraya tahvil edebileceği şeyleri görür. Hormonları fışkıran
gençler, cazibeli karşı cinslerini görür. Dindar bir insan her şeyde Tanrı’yı
görür.
Dışarıya bakan göz, gündemi belirleyen
zihindir. Gözün baktığını değil de, zihnin gündemdekini görmesine, ‘Algıda
seçicilik,’ diyorlar. Zihninde değersizlik hissi, öfke, kin, nefret taşıyan bir
insanı gül bahçesine götürseniz, güllerin güzelliği dururken, dikenlerini
görecek ve ondan şikayet edecektir.
Göz, baktığını değil, düşündüklerimizi
gördüğüne göre, dışa bakar, içimizi görürüz. O yüzden güzellikler görmek
isteyenler düşüncelerini güzelleştirmelidir. Bunun farkına varamayanlar,
varana kadar hep çevresini, dünyayı değiştirmek için beyhude didinip
dururlar.