Arş.
Gör. Dr. Mustafa Gültekin, sayıca en fazla sanayicinin çıktığı beldenin Babadağ
olduğunu belirterek, şunları söyledi;
“1980
sonrasında Türkiye’de ihracat yönelimli kalkınmacı bir politikayı benimsemiş
olan devletin Denizli tekstiline sağladığı katkılar tartışılmaz. Bu tarihlerden
itibaren devletin düzenli olarak sağladığı alt yapı destekleri ve yatırım
teşvikleriyle, uluslararası dağıtım zincirleri olan firmaların taşeronu olan
firmaların –başı çeken firmalar kendi markalarını da oluşturmuş olsa da- büyük
çoğunluğunun Babadağlı olması, özellikle araştırmacıların dikkatini
celbetmekte. Sektörde Babadağlıların yanı sıra Buldanlı,
Kızılcabölüklü-Tavaslı, Kaleli sanayiciler olmasına karşın, Babadağ hem sayıca en fazla sanayicinin
çıktığı belde özelliği taşımakta hem de sektördeki en büyük firmaların büyük çoğunluğunun
doğdukları (en azından birinci kuşakların) yeri temsil etmektedir. 2012 yılının
son çeyreğinden 2013 yılının sonuna kadar yürüttüğümüz bu araştırmada da bazı
çarpıcı yanlar göze çarpmaktadır.
EĞİTİM
TEZATLIĞI VAR
Firmayı
Babadağ beldesinde küçük ölçekli bir işletme olarak kurduktan sonra Denizli’ye
göç eden birinci kuşaklarla, doğal olarak Denizli merkezde doğan çocuklarının
aldıkları eğitim çarpıcı bir biçimde tezatlık göstermektedir. İlk kuşak firma
sahipleri ilkokul düzeyinde bir formel eğitim alabilmelerine karşın, 2. Kuşak
ve 3. Kuşak aile fertlerinden erkek olanlar özellikle yabancı dil eğitimi veren
ve İşletme ve Yönetim Bilimleri ağırlıklı olan branşlarda eğitim görmüşlerdir.
Böylece, Babadağlı baskın konumdaki firmaların küresel piyasanın gelişimine
uygun biçimde, şu an yönetimde yer alan ve ileriki yıllarda yönetimde söz
sahibi olacak ikinci ve üçüncü kuşaklarına, firmanın piyasadaki konumunu daha
ileriye taşıyacak eğitim süreçlerinden geçirdikleri görülmüştür. Bununla
beraber, günümüzde birinci kuşakların yanında çalışan ya da işi tamamen
devralmış ikinci kuşakların/üçüncü kuşakların, özellikle 2000’li yıllardan
itibaren firma yönetiminde söz sahibi olmaya başladığı bir sürecin de başladığı
görülmektedir. Firmayı kuran birinci kuşaklar yavaş yavaş firma idaresini
çocuklara devretmelerine karşın, birinci kuşaklar sık sık danışılan kişi olarak
sembolik gücü hala ellerinde bulundurmaktadır. İşlerinin başında bulunan
birinci kuşaklar ise hala işlerde son sözü söyleme tekeline sahip gözükmektedirler.
“ERKEK
EGEMEN” YAPI
Ayrıca,
Denizli tekstil iş kolundaki Babadağlı tepe firmaların gelecekteki sahiplerinin
erkek çocuklar olması istendiğinden,
özellikle erkek çocuklara yönelik yatırım yönelimli eğitim stratejileri
üretilmektedir. Tepe konumdaki Babadağlı firmalarda “erkek egemen” yapının orta
ölçekli firmalarda da geçerli olduğu gözlenmiştir.
AİLE
DIŞINDAN KİMSE ALINMIYOR
Görüştüğümüz
Babadağlı büyük ölçekli ve orta ölçekli firmalarda tekstil sektörünün
yapısından dolayı bazı ilginç yanlar yine göze çarpmaktadır. Örneğin, firmanın
yönetim kuruluna aile dışı bir üyenin neredeyse alınmadığı ve sermaye
kontrolünün üye erkeklerden birinin (özellikle aile reisi olarak görülen
babanın) hâkimiyetinde olduğu bir yapı hâkimdir. Böylelikle hem son karar
verici olarak sadece aile üyelerine açık olan, aile dışına kapalı bir yapı
hâkim olduğu görülmektedir.
HEM
DAYANIŞMA HEM REKABET
Çalışmanın bir başka göze çarpan yanını
oluşturan ve Denizli tekstilinin geleceğiyle ilgili ipuçlarını da yakalamamıza
izin veren şöyle bir yapı gözlenmiştir:
Piyasanın büyük kısmını kontrol eden Babadağlı firmalar, aralarında hem
çıkar temelli güçlü dayanışma ağları kurmuşlardır hem de aralarında yüksek
düzeyde rekabet içerisine girmişlerdir. Yani, aynı firmalarla hem rekabetin hem
dayanışmanın yaşandığı ilginç bir piyasa mevcuttur. Denizli’nin yüzyıllar
öncesine dayanan aralarında fason iş yapma ve fason iş yaptırma kültürü
günümüzde hala devam etmekte olmasına rağmen, aralarında hiyerarşik yapıdan
dolayı bu işbirliği özellikle iş kolunda görece baskın konumda olan Babadağlı
firmaların istekleri ve çıkarları doğrultusunda ilerlemektedir.