17 Ağustos 2022 Çarşamba

BÜROKRASİ

22-01-2016 05:00:20
Fransızcadan dilimize geçmiş olan bürokrasi sözcüğü, dilimizde yerleşmiştir. Devlet Memurunun egemenliği ya da kırtasiyecilik olarak adlandırıldığı olmuştur. “Bugün git, yarın gel” de derler. Vatandaş devlet kapısına gider ve bir işleminin yapılmasını ister. Bürokrat adı verilen kamu görevlisi, yapması gereken işlemi yapmak için çeşitli mazeretler uydurur ve işlemin yapılmasını geciktirirse; buna “kırtasiyecilik” adı verilmektedir. Bu durumda vatandaş siyasileri araya koyma gereksinimi duyar. Ya da ne yapmak gerek? Gibi sözlerle bürokratın düşüncesini öğrenmek ister. Şayet bu işi görmek için kamu görevlisi bir çıkar sağlama çabasındaysa o zaman suç oluşur. İktidarlar muhalefetteyken kırtasiyeciliği, bürokrasiyi ortadan kaldıracaklarına söz verirler. Fakat iktidara gelince bu sözler genellikle unutulur. Rahmetli Özal ne demişti? Anımsayalım: “Benim memurum işini bilir!” Bu söz ne anlama geliyor? Nereye çekersen çek. Şimdilerde avukatlık yapan bir emekli savcı arkadaşım, İngiltere’ye görgü bilgi ihtisas için gönderilmişti. Bana İngiltere’den telefon etti. İstanbul’dan aldığı ehliyetini yitirdiğini İngiltere’de bir araba aldığını, fakat araç kullanırken ehliyeti olmadığı için zorlandığını, İstanbul Emniyetinden: “Filan tarih ve sayılı ehliyeti vardır,” şeklinde bir belge almamı ve kendisine göndermemi istedi. Bende vekâleti vardı. İstanbul Trafik Şube Müdürlüğüne gittim. Bir dilekçe ile arkadaşın istediği belgeyi talep ettim. Savcı beyin ehliyetinin tarih ve sayısının belirtildiği bir tasdikli belge rica ettim. Bana: “Kendisinin gelmesi gerekiyor.” dediler. “Adam İngiltere’de” dediysem de sonuç değişmedi. Müdürlerine gittim. Yanıt ayni. Bürokratik engelleri aşamadım. Telefon edip durumu anlattım. Aradan zaman geçti. Bana telefon etti ve anlattı: “Londra emniyetine gittim. ‘Ehliyetimi yitirdim.’ dedim. ‘Bu söylediğinizi yazın imzalayın.’ dediler. İmzaladım. Bana çıkarıp bir ehliyet verdiler. Allah Allah! ‘Nasıl olur?’ diye sordum. ‘Beyefendi siz Türkiye Cumhuriyetinin savcısısınız. Beyanınız bizim için yeterlidir.’ dediler. ‘Ya gerçek dışı beyanda bulunmuşsam?’ ‘ O sizi ilgilendirir. Yalan beyanın bizde cezası çok yüksektir.’ dediler.” Türkiye Cumhuriyetinin işleyişine bakınız. Kendi Cumhuriyet Savcısının ya da avukatının beyanına itibar etmiyor, gerçek bir belgenin suretini vermekten kaçınıyor, güçlük çıkarıyor; fakat İngiltere bürokrasisi ona inanıyor ve güveniyor. İşte çağdaşlık budur. İstersen yalan beyanda bulun. Hem sana verilen ehliyet iptal ediliyor ve hem de resmi makamlara yalan beyanda bulunmaktan hapis yatıyorsunuz. Ayrıca kamu görevlisiyseniz onu da yitiriyorsunuz. Atatürk 10 Yıl Nutkunda 1933’te ne demişti? “Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.”  
YORUM YAZ
BU HABER HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ - 1-0 galip geldi